Büyülü sadelik tüketiyorum, öyleyse varım hastalığı!
Büyülü sadelik tüketiyorum, öyleyse varım hastalığı!
YAŞAR DEĞİRMENCİ
"Sade hayat imandandır" başlığıyla birkaç yazı yazdığım, hep "sadelik"ten yana olduğum ve "gönüllü sadelik" hep söylediğim ve savunduğum düşüncemi teyit eden bir yazı ile karşılaşınca Bahadır Abat'ın Mostar dergisindeki "Büyülü Sadelik" yazısını özetleyerek sütunuma misafir ediyorum. Değerli okuyucularımla baş başa bırakarak
"Düşünüyorum, öyleyse varım" yerini "Tüketiyorum, öyleyse varım"a bıraktı. Tüketim insanın temel ihtiyaçlarından biri. Yüzyıllardır aynı şeyi doğal olarak yapıyoruz. Tüketimde dikkat edilmesi gereken, ihtiyaca uygunluk, yeterlilik ve israfa kaçmama gibi değerleri uzun süredir es geçiyoruz. Modern ekonomik düzenler kültürü ve insanı yalnızca ekonomik birer nesne haline getiriyor, tüketim bağımlısı yapıyor. Doğayı koruma, dayanışma, gösterişten sakınma gibi ahlaki erdemleri yok ediyor.
Son yarım asırdır tüketimin ihtiyaçlara değil, arzulara dayandığını gösteriyor. Gereksiz tüketimdeki temel sebebin toplum içinde statü elde etme çabası, ilgi uyandırma ve yenilik arama gibi ihtiyaç dışı hazlar olduğu kabul ediliyor. Günümüzde nasıl bir hayat sürmemiz gerektiği bizim elimizde değil. İhtiyaçlarımız da isteklerimiz de hâkim küresel sistem tarafından belirleniyor. Bu sistemde ihtiyacımız olmayan şeyler reklamlarla, sosyal medyayla, film ve dizilerle mutlaka elde edilmesi gereken ihtiyaçlarmış gibi lanse ediliyor. Hatta bu sistemin buğulu camlarının arkasında kendimizi çok fazla "bilinçli" hissediyoruz. Ne istediğimizi bildiğimiz fikri düpedüz yanlıştır. Doğduğumuz andan itibaren tüketici fantezilerinin sonsuz süsü püsüyle öyle bir besleniriz ki, neyin bizim olduğunu ayırabilmemiz neredeyse imkânsız hale gelir. Tüketim, artık insanların kim oldukları ve kim olmak istedikleri ile ilgili duyarlılıklarına yön veren, kimlik duygusunu çevreleyen dijital bir ağ. (İnsanımız bu ağdan kurtulmadan özgürlüğe kavuşamaz.)
Maddeye Karşı Tavır!
Tüketimin hayatı tümüyle kuşattığı modern zamanda madde ve tüketim eksenli bir hayatın toplum üzerinde sebep olduğu infiali gören insanlar maddeye karşı tavır alarak, "Gönüllü Sadelik" (etrafında toplanmışlar.) "Bireyin yaşamında anlamlı olmayan mallar yığınını yok ederek aynı zamanda dürüst, sade, samimi bir hayat felsefesi" kurmuşlar. Gönüllü sadeliğin özünde; insanın dış dünyasında oldukça sade ve basit, iç dünyasında da derin ve zengin bir hayat biçimi vardır. Tüketimde yeterlilik ve sadelik, çevreye duyarlılık ve insani değerlere ehemmiyet gönüllü sadeliğin temel özellikleridir. Gönüllü sadelikte maddi yeterlilikle birlikte ruhsal ve manevi büyüme ön plana çıkar. Ayrıca insan doğanın bir etkeni değil, aksine parçasıdır. Hayat da karmaşıklıktan uzak ve daha sade olmalı. Maddiyattan ziyade ruhi zenginleşmeyi önemseyen bir bakış açısı, hayatlarının merkezine konmalı.
Kapitalizme seçenek olarak sunulan husus, azla yetinmeyi ve sade hayatı öğütleyen bir öğretidir. İnsanları maddiyatın ötesinde nelerin mutlu ettiğini anlamalarına yardımcı olmak, ekonomik sistemlerin insana zarar veren yönlerini ayıklayarak manevi değerlerin dikkate alınmasını sağlamak hepitalizmin (Yeni bir sistem önerisi. İnsanı, insanın mutluluğunu önceleyen bir sistemin adı. İnsan mutluluğunu odağına alan, bunu sadece bireysel olarak düşünmeyen, kolektif hatta küresel mutluluğu önemseyen bir sistem önerisi.) vizyonları arasındadır. İnsanla madde arasındaki dengeyi sağlamak ve maddeyi oldukça minimize ederek sade bir hayatla huzurun sağlanması asıl amaçtır.
"Bunca Varlık Var iken Gitmez Gönül Darlığı"
Modern insanın bunalım sebeplerinin başında maddi kaygılar geliyor. Geçim derdi insanın hayatta kalabilmesini sağlayan temel bir içgüdü ve ihtiyaç özelinde kabul edilebilir bir kaygı. İfrat insanı içten içe kemiren bir hastalık. İhtiyaç dışı isteklerin fazlalığı insanın erişemediklerinin yükü altında kalıyor. Önü arkası gelmeyen isteklerle hiçbir zaman tam bir tatmin duygusuna ulaşamıyor. İnsan hür doğmasına rağmen zamanla maddi şeyler elde etmek için kendisini her geçen gün daha fazla köleleştiriyor. (Allah'a kulluğun yerini hevâ hevese, nefse kulluk alıyor. Asıl özgürlük, Allah'a kulluk ile başlar.) İnsan isteklerinin tutsağıdır. Özgür bir hayat için daha fazla mal mülk biriktirerek kendilerini köleleştirdiklerinin ve hayatlarını heba ettiklerinin farkında değiller. Sadelik, insan hayatının tam merkezinde yer almalı. Sadelik; gereksiz olan şeylerden ve yüzeyselliklerden kaçınma mümkün olduğunca az tüketme ve daha az biriktirmekle ilgilidir. Hem bir erdem hem de yöntemdir. Sadelik insanın bireysel yolculuğunun dolayısıyla diğer erdemlerin de gelişmesini sağlar. İnsanın mutsuzluk ve üzüntüsünün kaynağında yoksulluk yoktur. Aksine arzu ve istekler vardır. Elinde olmayan şeyler için üzülen, hep daha fazlasını isteyen insan mutsuzdur. Sürekli biriktirmek ve yığmak insan doğasını tehdit eden bir unsur. Madde genel bir ifadeyle varlık, başlı başına bir kaygıdır. Yunus Emre "Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı" derken madde ve insan arasındaki dengenin önemine dikkat çekiyor. Maddenin asıl sahibinin Allah Teala olduğunun bilincinde olan insan etrafındakilere de emanet gözüyle bakar. İnsan üzerinde ne kadar az emanet bulundurursa yükü de o kadar hafifler. Tasavvuf perhizkar olmak yani dünyaya ait bütün maddelerden ve nefsin ayartmalarından uzaklaşmak da yine bunu söyler. Çünkü ruh da beden de bütün yüklerden arınmak, hafiflemek ister. (Bu istek, sade hayat yolculuğunun da habercisidir.)