Bayramın hüznü, hüznün bayramını karşılarken

Bayramın hüznü, hüznün bayramını karşılarken

YAŞAR DEĞİRMENCİ

Hayatımız boyunca yaşadığımız en buruk, en hüzünlü bayramlardan birine giriyoruz. Bayramı bayram olarak yaşamayı imkânsızlaştırmasa bile çok zorlaştırıyor. Hüznü çoğaltıyor. Karşılayacağımız, bayramı yaşayacak hâlimiz de mecâlimiz de yok aslında.

Yaşadığımız her bunalımı, her sıkıntıyı hem bir imtihan hem de bir imkân olarak değerlendirmek biz Müslümanlara yakışır. Bireysel, sosyal ve insanlık derdi olan her meseleyi çözecek Müslümanlara.

İmtihan dünyasındayız, her türlü imkân ve nimetlerin emanetlerini taşıyoruz. Mesulüz, mükellefiz, Allah'a "kulluk şuuru'nun gereklerini gerçekleştirmek zorundayız. Bu duygularla Ramazan Bayramı yazısını karşılarken duygu ve dert yoğunluğu içindeyim. Mahşer'de hesap gününde yerine getirmediğimiz görevler, sorumluluklar, zihnimi meşgul ediyor. İnsanlığın ümidi olan bu ülkede yaşayan, Allah'ın kulu olma şerefinin, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimize ümmet olma şuurunun amellerinin yapılıp yapılmadığının hesabını nasıl vereceğiz

Büyük bir imtihan bu. Bu imtihanı başarıyla vermeye çalışmamız şart. Her hâl ve şartta yaşadıklarımızı aynı zamanda bir imkân, bir fırsat olarak görüp, geleceğe daha iyi hazırlanabilmemiz açısından önemli. Ramazan'ın ve Bayramının bizi önce Yaratıcı'ya, sonra insanlara, tabiata, varlıklara yakınlaştırması, fıtratımız üzere yaşamamızyaşatmamız bizi bekleyen güzellikler. Bu güzelliklerin, farkındalıkların, Mümin kimlik-kişilik-şahsiyeti taşırken de Gazze'yi unutamayız.

Tarihin en büyük, benzeri yaşanmamış bir vahşeti yaşanıyor Gazze'de. Benzeri görülmemiş bir katliam, bir soykırım: Masum, savunmasız bir halk dünyanın gözü önünde hunharca katlediliyor; çocuklar, kadınlar, masum insanlar barbarca soykırıma tâbi tutuluyor! Çadırları ateşe veriliyor, ormanları yakılıyor, yok ediliyor! Erzak ve su kuyruklarında, hastahanelerde, mescitlerde katlediliyor. İnanılır gibi değil!

Bir yandan böylesine ürpertici bir katliam ve soykırım yaşanıyor, diğer yandan da dünya bu katliamı sadece seyretmekle kalmıyor, tarihin şahit olduğu en barbar terör örgütü İsrail'i (devlet değil terör örgütü İsrail'i) destekliyor. Batılıların uygarlık yutturmacasıyla Yaradan'aAllah'a, insana, tabiata yaptıkları hunharca ve barbarca saldırı bu. Ahlâkın bu kadar tefessüh ettiği, insanın insanlığının, değerinin bu kadar katledildiği, yok edildiği bir zaman dilimi insanlık tarihinde yaşanmadı!

Öte yandan, İslâm dünyası diye bir yerin olmadığı, İslâm dünyasının emperyalistlerin kölesi olduğu da ayan beyân ispatlandı! Şu umreye gidenler Arafat'tan Gazze'ye yürüse Gazze'de işgal ve katliam durdurulur, İsrail'i siler süpürür Ama Müslümanlarda o irade, özgüven yok!

Ne yazık ki: İslâm dünyası diye bir yer yok. İslâm dünyası iki asırdır köle. İslâm dünyası, İslâm'ın şekillendirdiği bir dünya değil, sömürgecilerin şekillendiği, çekidüzen verdiği bir dünya. İki milyar Müslüman; Gazze'de iki milyon kardeşine sahip çıkmadı. Gazze katliamı "ortak insanlık suçu"na dönüştü. İnsanlığın ortak suçu! Her fert, her insan kendimizden bir şeyler vermediğimiz müddetçe suç ortağıyız! Bütün bunlara bir de kendi ülkemizde son yaşadıklarımızı düşünerek ilave edelim.

Bayrama yaklaştığımız; şefkat, merhamet, rahmet, mağfiret ve necatkurtuluş günlerinin yaşandığı manevi iklimi teneffüs ettiğimiz bugünlerdeyiz. Bu iklimden mahrum olanların yaptıklarına sessiz kalamayız. (Kur'an-ı Kerim'deki beyanıyla "Belhüm Adal, esfel-i sâfilîn") güruhuna tavır koymak, hadlerini bildirmek, susturmak mecburiyetindeyiz. Yaptıkları zalimliklerin her çeşidi, maddi ve manevi cezasız kalmazkalamaz! Belgelerle, kayıtlarla, mahkeme kararlarıyla suçu sabit görülüp cezaevine konan suçlulara sahip çıkmak, insanımızı sokağa çağırmak, bir İngiliz, bir Fransız, Bir Amerikalı, bir Yunanlı, bir Yahudi gibi Devlet, millet düşmanlarının sözcüsü gibi konuşan, beyanat veren, kendi ülkesini bu "Terör Devletleri"ne şikâyet eden siyasilerimize ne demeli "Yazıklar olsun!"dan başka.