Enflasyon ülkemiz dışında çoğu ülkede artık bir sorun olmaktan çok uzaktadır. İçinde bulunduğumuz gelişmekte olan ülkelerde ortalama enflasyon oranı yıllık yüzde 5 civarındadır.
Hindistan'da yüzde 2, Brezilya'da örneğin yüzde 5.1 civarındadır bu oran.
Sahra altı Afrika ülkelerinde yüzde 4.5 olarak gerçekleşen ortalama enflasyon oranı Afrika'da yüzde 10'un biraz üstünde olurken Gana'da tek haneli veriler gelmeye başlamıştır.
Bir zamanların iflas etmiş ülkeleri olan Meksika ve Güney Kore'de oran yüzde 3'ü aşmamaktadır. Pandemi döneminde enerji, tedarik zinciri ve mali teşvikler nedeniyle gelişmiş ülkelerde çift haneyi yoklayan enflasyon artık ortalama olarak yüzde 2-3 bandında seyretmeye devam etmektedir.
Kısaca Afrika'nın bazı bölümleri ile Arjantin dışında enflasyon diye bir sorun yok. Olmadığı gibi kişi başına gelir ile üretkenlik ve etkinlik de hızlı bir şekilde artmaktadır.
Dünya Bankası ve IMF verilerine göre, son 15 yılda içinde bulunduğumuz grup olan gelişmekte olan ükelerin kişi başına geliri pandeminin olumsuz etkilerine rağmen yüzde 60 oranında artmıştır. Diğer bir ifadeyle, hem düşük enflasyon ortamı hem de ekonomilerdeki dinamik üretim süreci gelir ile yaşam kalitesini yukarılara taşımıştır.
Dahası da var.
in, Hindistan ve Vietnam'ı kapsayan Asya gelişmekte olan ülkeleri son 15 yılda kişi başı gelirlerini katlamıştır.
Ülkemizde durum nedir sorusu artık günlük bir özelliğe bürünmektedir.
Dünya'da ekonomistler için mükemmel bir ekonomi labaraturı haline gelen ülkemiz ekonomisinde fiyatları değişik açılardan analiz etmek faydalı olacaktır.
Öncelikle liranın değeri rezerv satışları ve KKM ve kamu müdahaleleriyle yapay şekilde tutulmakta, bunun doğal olarak kur piyasa dinamiklerinin gösterdiği değere göre daha yavaş artmaktadır.
Bu ise karar vericilerin özene bezene sunduğu dolar bazlı GSYH'yi (gayrisafi yurtiçi hasıla) olduğundan çok daha yüksek çıkmaktadır. Diğer bir ifadeyle kalem zoruyla yükselen dolar ölçümlü kişi başı gelir halkı dış ülkelere göre daha zengin göstermektedir.
Öte yandan bu zenginlik esasında tam tersi bir görünümdedir.
Balassa-Samuelson hipotezine göre, verimlilik artışları daha hızlı olan gelişmekte olan ülkelerde, özellikle ticarete konu sektörlerde, reel ücretler artacak; bu da hizmet fiyatlarının yükselmesine ve fiyat seviyesinin kademeli olarak gelişmiş ülkelere yakınsamasına yol açacaktır. Türkiye'de ise durum tersine dönmüştür: verimlilik artışları sınırlı kalırken kur baskısı ve maliyet enflasyonu fiyat seviyelerini