Para ve maliye politikası: Günü kurtarmaya çalışan cinsten...

Ülkelerin ekonomi politikaları iki gruba ayrılır. Bunlardan birincisi Merkez Bankası'nın kontrolünde olan para politikası, diğeri ise hükümet edenlerin aktivitelerine göre şekillenen maliye politikalarıdır. İlk grup piyasadaki para miktarını politika aracı olarak kullanır ve para talebi ile para arzının bir dengede olmasına özen gösterir. Bu özen bir bakıma faiz oranı ile para arzının uyumunu sağlar.

Merkez Bankası'nın oyuncağı niteliğindeki para arzı (miktarı) halk arasında en çok konuşulan konu niteliğine sahiptir. Bu özelliği ile para faiz, döviz kuru ve diğer fiyatların oluşumu arasında sıcak bir ilişki kurar ve halkın günlük alışverişlerinde kullandığı kıymet ölçüsü niteliğine sahiptir.

Devlet harcamaları, yatırımları ve vergi oranları (miktarı) maliye politikasının araçlarıdır. Bu araçlar üretim politikalarının çatısını oluşturur. Aynı zamanda ekonomik büyüme, sosyal refah, istihdam ve işsizlik gibi üretimi doğrudan ilgilendiren bağlantıları kurar.

Ekonomik olarak fazla açık olmayan ülkelerde ilgili politika araçları etkin bir şekilde kullanılır ve denge bu çerçevede oluşturulur.

Öte yandan, ekonomik olarak açık, üretim ve geliri dış ticarete bağlı bir ülkede para ve maliye politikalarını kontrol etmek zordur.

Faiz oranı, artık dışarıdan size verilendir. Döviz kuru dış ticaret kazanımlarına ve ülkeler arasındaki enflasyon oranı farkına bağlı olarak günlük, hatta saatlik olarak değişir. Üretim yapısı işgücü ve sermaye verimliliğine bağlıdır. Bu süreçte, ithalata bağımlılık, çoğu zaman rasyonel olsa da ekonomide uzun dönemde hastalıklar yaratır.

En olumsuzu ise sıcak paraya olan bağımlılıktır. Hastalığın en büyüğü ve enflasyonun kalıcı olmasına neden olan da bu bağımlılıktır. Ülkeye borsa ve diğer transfer araçları ile uğrar ve getiriyi elde ettikten sonra tekrar bir fırsat bulana kadar çıkar.

Kısır bir döngüdür bu gir çık yaklaşımı. Karar vericileri akıldışı davranışlara iter, uzun dönemli planların uygulanması önünde en büyük engeldir.

Ama... Aması da var.

Karar vericiler bu aşamada en büyük sorumluluğa sahiptir ve ülkeye zarar veren tüm ekonomik kararlarda onların yaptıklarını daha doğrusu yapmadıklarını gözlemliyoruz.

Sanki daha önce hiç yaşanmamış, sanki vurkaça dayalı zararını bilmiyormuşuz ve hiçbir şey öğrenmemiş gibi davranıp sıcak paraya aynı çekim alanını yaratıyoruz. Para takasıyla, üretimden bağımsız bir şekilde rezerv biriktirme hevesine kapılıp döviz bazında inanılmaz maliyetlere katlanıyoruz.

Ekonomik büyüme oranının sıfırlarda dolaşan yapısıyla dışarıya kısa dönemli borçlanıp, döviz kurunu da sabit turarak (tutmaya söz vererek) yabancı fonları ülkeye davet ediyoruz. Her giriş çıkış sürecinden sonra da alın terimizle yarattığımız katma değer karşılığını bir avuç yabancı fonun eline sayıp gönderiyoruz.