Şüphe edilen ve kalbisıkan şeyi yapmamalı!
"Kalbinin ürperdiği işi yapma! Nefsine uyma! Şüphe ettiğin işlerde kalbine danış!"
Ayn-ül-Kudât Hemedânî hazretleri fıkıh âlimlerindendir. İran'da Hemedân'da doğdu. Meşhed'de Ahmed Gazâlî ve Şam'da Muhammed bin Hamevî'den ilim öğrendi. 525 (m. 1131) târihinde vefât etti. Ayn-ül-Kudât, "Zübdet-ül-hakâik" isimli kitabında buyuruyor ki:Biliniz ki, ilim üç kısımdır. Birincisi, Âdemoğlunun ilmidir, ikincisi, meleklerin ilmidir. Üçüncüsü ise, mahlûkâtın ve mevcûdatın ilmidir. Bu kısımlardan başka dördüncü kısım vardır ki, bu da Allahü teâlânın ilmidir. Bu ilme, ilm-i meknûn (sır ilmi) de denir. Bu ilmi, Allahü teâlâdan başka kimse bilmez.Kur'ân-ı kerîmin her harfi, her kelimesi, belki bir köye, belki de bir âlemedir. Belki de her bir kelime, bir talibin maksûdudur. Zeyd'e denilen, Amr'a denilmez. Hâlid'de gördüğünü Bekr'de göremezsin. Sen zanneder misin ki, "Elhamdulillâhi Rabb-il-âlemîn" (Âlemlerin Rabbine hamd olsun)den Ebû Cehl nasîb aldı Hayır. O, ancak "Kul yâ eyyühel kâfirûn" (Ey Resûlüm de ki: Ey kâfirler...) âyetini işitti. Zira onun nasîbi küfür idi ve kâfirlere olan hitabı işitti. Ancak "Elhamdülillah" Kur'ân-ı kerîmin hepsi, Resûlullah efendimizin nasîbi idi. Onu tam olarak anlamak yine onun nasîbi oldu...Abdullah İbni Abbâs (radıyallahü anh) şöyle anlattı: "Bir gece Emîr-el-mü'minîn Ali bin Ebî Tâlib'in (radıyallahü anh) hizmetinde idim. Sabaha kadar, "Bismillahillezî..." ile başlayan âyet-i kerîmeleri tefsîr etti. Kendimi onun yanında, deryaya karşı bir bardak suya benzettim." Her deryanın bir haddi bir sınırı vardır. Ancak Allahü teâlânın kelâmının bir haddi, sınırı yoktur. Ondan ne kadar kabiliyetin varsa, ona göre bir şeyler alabilirsin...