Öfke, tutuşturulmuşbir ateş gibidir!..

"Her kim ki öfkesine hâkim olursa, onu söndürür ve her kim onu salıverirse, ilk yanan kendisi olur."

Seyyid Dâvûd Hüseynî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. 701 (m. 1301) senesinde Kudüs civarında vefât etti. Seyyid Dâvûd, Beyt-i Makdis civarında bir köyde yaşadı. Oradakilerin çoğu Hıristiyan olup, bağ ve bahçelerinden elde ettikleri üzümleri şarap yapıp, oradaki Müslümanlardan fâsık (günahkâr) olanlara da satmaya başlayınca, Seyyid Dâvûd buna çok üzüldü. Allahü teâlâya duâ edip, yalvardı. Hıristiyanların ellerindeki şarapların sirke hâline döndüğü görüldü. Hıristiyanlar bu durum karşısında Seyyid Davud'a "Sihirbaz" deyip, oradan başka yerlere gittiler. Seyyid Dâvûd, oranın vâlisine müracaat edip, bir dergâh yapmak istediğini bildirdi. Daha sonra vâli tarafından onun için bir dergâh inşâ edildi. Çok kimseler orada ilim ve ahlâk öğrendiler. Seyyid Dâvûd bu dergâhta vefât etti. Hayatta iken yaptırdığı, üzeri kubbe ile örtülü türbesine defnedildi.

Seyyid Dâvûd hazretleri buyurdu ki:

"Allahü teâlâdan başkasından bir şey isteyen! İyi bilsin ki, o yardımcı âciz ve güçsüz bir kişiden başkası değildir."

"İnsanlarla sulh içinde olup, onlara zarar vermeyen, onların her türlü zarar ve sıkıntılarından korunmuş olur. Neşe ve huzûr içinde yaşar."

"Ey şu anda sevinç içerisinde olan zâlim kişi! Sen gaflet uykusunda bulunmaktasın. Bir gün gelir zulmünün cezası verilir. Sevinç ve neşeni devamlı kalır sanma! Şimdi sana neşe ve sürûr veren bir zamandır. Sana ceza, üzüntü ve sıkıntı veren zaman gelecektir."

"Ey İnsanoğlu! Körpe ve taze olan şu gençliğinle gurûrlanma. Her şeye gücünün yetmesi, seni aldatmasın. Senden önce, nice gençler saçı ağarmadan bu dünyâdan ayrılıp gittiler. Genç ve taze bir fidanken göçtüler. Farzet ki, gençlik, sahibine birtakım özür olacak şeyler gösterir. İhtiyârın özrü yoktur. Onun ileri sürdüğü şeyler, şeytanın eğlencesi olacak şeylerden başka değildir."