Nefis, zararlı şeyleriiyi gösterip, kalbi aldatır!

Akıl ve nefis dimâgımızda, kalb göğsümüzün sol tarafındaki yüreğimizdedir.

İbrâhim bin Yahlef hazretleri evliyânın büyüklerinden ve Mâlikî mezhebi fıkıh âlimidir. Tunus'ta doğdu. İlk tahsilinden sonra Mısır, Şam ve Hicaz taraflarına giderek hadîs-i şerîf, kelâm, mantık ve münâzara ilimlerini öğrendi. Tahsîlini tamamladıktan sonra Tlemsân'a gitti. 1336 (H.737) senesinde Cezayir'de Tlemsân'da vefât etti. Et-Telkîn li-Abdilvehhâb adlı eseri şerh edip açıkladı. Bu kitabında şöyle anlatır:

İslâm âlimleri buyuruyorlar ki, (Allahü teâlâ insânda üç şey yarattı: Akıl, kalb ve nefis. Bunların hiçbiri görülmez. Varlıklarını eserleri ile, yaptıkları işlerle ve dînimizin bildirmesi ile anlıyoruz. Akıl ve nefis dimâgımızda, kalb göğsümüzün sol tarafındaki yüreğimizdedir. Bunlar, madde değildir. Yer kaplamazlar. Akıl, İslâm bilgilerini anlamaya çalışır. Bunları anlar. İyilerini, faydalı olanlarını, fenalarını, zararlı olanlarını anlar. İyileri, fenaları, şeriat ayırmaktadır. Şeriati bilen ve uymak isteyen akla (akl-ı selîm) denir. Aklı az olan, hep şaşıran kimseye (ahmak), aklı hiç olmayana (mecnûn) denir. Selîm olan akıl, şeriatin bildirdiği iyi şeyleri kalbe bildirir. Kalb de, bunları yapmayı irâde ederek, dimâğdan çıkan hareket sinirleri vâsıtası ile, âzalara, organlara yaptırır. İyi veya fena şeyleri yapmak arzusunun kalbe yerleşmesine (ahlâk), (huy) denir. Nefis, dünya zevklerine, lezzetlerine düşkündür. Bunların iyi, fena, faydalı, zararlı olduklarını düşünmez. Arzuları, şeriatin emirlerine uygun olmaz. Şeriatin yasak ettiği şeyleri yapmak, nefsi kuvvetlendirir. Daha beterini yaptırmak ister. Fena, zararlı şeyleri, iyi gösterip, kalbi aldatır. Kalbe bunları yaptırarak, zevklerine kavuşmak için çalışır...