İnsanların tabiatında, yaptığı işin beğenilmesini istemek vardır.
Haydarât-üş-Şîrâzî hazretleri, Sa'deddîn-i Teftâzânî'nin yüksek talebelerindendir. Herat ve Şiraz şehirlerinde birçok âlimden ilim tahsil etti. Tefsir, kelâm ve feraiz ilimlerinde büyük bir âlim idi. Teftâzânî'nin "Keşşâf" tefsirine yaptığı haşiyeye, o da bir haşiye yaptı. Anadolu'ya geldi. Burada çok ilim okuttu. 820 (m. 1417) senesinde vefat etti. Bir dersinde şunları anlattı:Kim olursa olsun, insanların hemen tamamına yakını, yaptığı işin beğenilip takdir edilmesini ister ve kendisi de yaptığı işi beğenir. Bu insanın tabiatında vardır. Kalp hastalıklarından (ucb, kendini ve ibadetini beğenme gibi zararlı huylardan) kurtulup, saadete ermek, ancak büyük âlim ve velilerin yoluna girmekle, onları çok severek onlar gibi olmaya çalışmakla mümkündür. Şimdi onları bulup, kendilerinden öğrenmek çok zor hatta imkânsız olduğuna göre, onların Allah rızası için yazdıkları eserleri okumak ve tatbik etmek de aynı maksadı hasıl eder."Yine her Müslüman'ın, kötü huylardan kurtulup, iyi huylara sahip olabilmesi, bu iyi huyların kalbe iyice yerleşmesi için; kalbin hâllerini, iyi huyları, bunların zıddı olan kötü ahlakı ve kötü ahlaktan kurtulmak çarelerini çok iyi bilmesi ve bu hususta çok dikkatli ve uyanık olması lazımdır. Mesela, cömertlik, tevazu, iffet ve ihlâs gibi güzel huylara sahib olmak ve bunların kalpte yerleşmesi için, bu güzel huyların zıddı olan, cimrilik, kibir, hayâsızlık ve riya gibi kötü huy ve düşünceleri bilmek ve bunların zararlarından çok sakınmak lâzımdır. Kötü huylardan kurtulup, iyi huylarla bezenmek için, kötü huyları iyi bilip, zararlarından çok sakınmak lazımdır. Bunun gibi, bir kimsenin kalbinde, salihlere meyil, muhabbet ve onlar gibi olabilmek arzu ve düşüncelerinin yerleşebilmesi ve bu arzunun şiddetlenip o insanın hâl ve hareketlerinde kendini gösterebilmesi için, o insanın, salihlerin kıymetini, üstünlüklerini, asi ve fasık kimselerin ise kötülük ve zararlarını iyi bilmesi lazımdır. Asi ve fasıkların kötü ve zararlı olduklarını bilmeyen, anlamayan kimsenin gözünde, salihlerin, iyi kimselerin başka kimselerden bir farkı olmaz. Dolayısıyla o kimsenin salihleri sevmesi, onlar gibi olmaya gayret etmesi de düşünülemez. Çünkü o zavallı kimsenin gözünde, salihlerin kıymetini anlayacak basiret ve gönlünde onların üstünlüğünü anlayacak bir hassa, duygu yoktur.