Hazreti Ali'ye tokatatan adam!..

Pişman olan adam "bu küstahlığı yapan el bana lâzım değildir" deyip, o elikeser!..

Takıyyüddîn Kâdiri,evliyânın büyüklerinden olup, Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin torununun oğludur. 767 (m. 1365) senesinde Bağdad'a bağlı Ciyl kasabasında doğdu. Buradaki âlimlerin derslerine devam ederek ilim tahsil etti. Sonra Yemen'de Zebîd şehrine giderek Şerefüddîn İsmâil bin İbrâhim el-Cebertî'den ilim ve feyiz aldı, onun halîfelerinden oldu. Tekrar Bağdad'a dönerek pek çok talebe yetiştirdi. 832 (m. 1428) senesinde orada vefât etti.

Bir sohbetinde buyurdu ki:

Büyük ceddimiz Hazreti Ali "radıyallahü anh", Medine dışına çıktı. Bir kimsenin kuyudan su çekip, hayvanlarını sulamakta olduğunu gördü. Ona yaklaşıp, "Sana ücretle kuyudan su çekeyim mi" buyurdu. O da, "İyi olur" dedi. Bir kova suyu, bir avuç hurma karşılığı ücretle çekmek üzere anlaştılar. Hazreti Ali, su çekmeye başladı. Son kovayı çekerken, ip koptu ve kova da kuyuya düştü. O kimse kovanın gittiğine üzülerek, Hazreti Ali'nin mübârek yüzüne bir tokat vurdu. Sonra, Hazreti Ali ile anlaştıklarına göre hurmaları verdi. Hazreti Ali hiç karşılık vermedi. Mübârek elini kuyunun içine uzattı. Allahü teâlânın izni ile kovayı çıkarıp o kimseye verdi...

Evine gelip, hurmaları, Hazreti Fâtıma'ya verdi. Birlikte yerken Hazreti Fâtıma, Hazreti Ali'nin yüzündeki tokat izini görüp, sordu. O ise, gizledi. Diğer taraftan, Hazreti Ali'ye tokat vuran kimse, onun elini uzatıp kuyudan kovayı çıkarmasına hayret etmişti. "O şahıs, Muhammed aleyhisselâmın dînine tâbidir. Eğer o din hak olmasaydı, o zât, derin kuyuya elini uzatmakla kovayı çıkaramazdı. Ben ise, böyle bir zâtın yüzüne tokat vurdum. Bu küstahlığı yapan el bana lâzım değildir" deyip, tokat vurduğu elini kesti...