"Ferâiz, din bilgisininyarısı demektir!.."

Allahü teâlânın Kur'ân-ı kerîmde, en açık ve en geniş bildirdiği şey, meyyitten kalan mîrâsın nasıl dağıtılacağıdır

Ebû Hakîm Habri hazretleri hadîs ve Şafiî fıkıh âlimlerinin büyüklerindendir. 476 (m. 1083) yılında Bağdad'da vefât etti. Zamanın meşhûr Şafiî fıkıh âlimlerinden "Tabakât" sahibi Ebû İshâk Şirâzî ve Hüseyn bin Muhammed Vennî'den fıkıh ilmini tahsil etti. Ebû Muhammed Cevherî ve daha birçok âlimden de hadîs-i şerîf dinleyip, ilim öğrendi.

Miras taksiminde, temel ilimlerden olan fıkıh ve matematik ilimlerini iyi öğrenip, ferâiz ilminde meşhûr oldu.

Onun bilhassa ferâiz (miras taksimi) ilmi üzerinde çalışmasının sebebi; Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem)"Ferâiz ilmini öğrenmeğe çalışınız! Bu ilmi gençlere öğretiniz! Ferâiz ilmi, din bilgisinin yarısı demektir. Ümmetimin en önce unutacağı, bırakacağı şey, bu ilim olacaktır"buyurmasıdır.

Bu ilmin unutulmasını önlemek, gençlere öğreterek emr-i Nebevî'yi yerine getirmekti.

Zamanında, Bağdad ve çevresinde bir Müslüman vefât ettiği zaman, hiçbir kimse meyyitin malına dokunmaz, bir taraftan da hemen Ebû Hakîm Habri davet edilirdi. Ebû Hakim Harbi, meyyitin iğneden ipliğe ne kadar malı varsa yazar, mirasçılarına taksim ederdi. Böylece, mirasçıların haksız olarak meyyitin malından kullanması ve haram yemeleri önlenmiş olurdu. Kardeş kardeşe düşman olmaz, herkes hakkına râzı olur, kanâat ederdi.

Bu mübarek zat bir dersinde buyurdu ki:

Vefât eden kimsenin bıraktığı malın kimlere verileceğini ve nasıl dağıtılacağını öğreten ilme,