Nefsten gelen arzu ve maksatları bırakmak, Allahü teâlâya kavuşmaya sebeptir.
Ahmed bin Muhammed Sa'dan hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Bağdâdlıdır. Cüneyd-i Bağdadî'nin sohbetlerinde yetişti. Sonra İran'daki Rey şehrinde meşhur âlimlerden istifade ederek büyük âlim oldu. Uzun müddet Tarsus'ta oturdu, konuşma ve hâlindeki kemal sebebiyle Bizans İmparatoruna elçi olarak gönderildi. Sohbetlerinde buyurdu ki:"Kim evliyâ ile sohbet ederse, nefsini, kalbini ve malını hiç düşünmeden sohbet etsin. Ne zaman bu sebeplerden; nefs, kalb ve maldan birisine meylederse, maksadına kavuşamaz. (Allahü teâlâya vasıl olamaz.)""Kim, rivâyet yoluyla gelen ilim (din bilgileri) ile amel ederse, dirayet ilmine vâris kılınır. Kim, dirayet ilmi ile amel ederse, riâyet ilmine vâris kılınır. Kim, riâyet ilmi ile amel ederse, Allahü teâlâya giden yola kavuşturulur.""Allahü teâlâdan ümit ettiği şeyler üzerine sabreden, O'nun fadl ve ihsânından ümid kesmez. Kim bir şeyi kulağı ile dinlerse, o dinlediğini başkalarına anlatır. Kim kalbi ile dinlerse, onu anlar ve kabûl eder. Kim işitip, öğrendiği ile amel ederse, hidâyet bulur ve başkalarının hidâyete kavuşmasına sebep olur.""Nefsten gelen arzu ve maksadları bırakmak, Allahü teâlâya kavuşmaya sebeptir.""Hakîkatler zuhur etmeye başladığı zaman, fehmin (anlayışın) ve ilimlerin eserleri silinir.""Rûhlar, nûrdan yaratıldı ve karanlık heykellere, yanibedenlerde yerleştirildi. Rûh kuvvetli olursa, akıl ile hemcins olur ve ona Allahü teâlânın nûrları yağmaya başlar. Nefsin zulmeti gider. Böylece nefs, akıl ve rûhun nûrlarıyla rûhanî bir varlık olur ve nefs, rûh ile beraber aklın emrine, yoluna girer. Rûhlar ise gelmiş oldukları gayb hazînelerine dönerler ve kaderin akışını öğrenirler. Rûh, kaderden cereyan eden şeylere muttali olunca, (öğrenince) kaza ve kaderden gelen her şeye tam rıza hâli hasıl olur. İşte bu, rûhun hallerinin latifelerinden birisidir."