"Duâ ederken nûrlarakıp gelir..."

"Eğer göğüste bir genişleme, kalbde bir açıklık hâsıl olursa, duâ kabûl olmuş demektir."

Şerefüddîn Makdisî hazretleri Hanbelî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 621 (m. 1224) senesinde Ba'lebek'te doğup, 701 (m. 1301) târihinde yine burada vefât etti.Şam'da;Mısır'da ve Ba'lebek'te birçok âlimden ders alıp ilimde yüksek derecelere erişti. Buyurdu ki:

"Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)bütün kemâlâtı kendinde toplamış idi. Ama o kemâllerden, her asırdaki ümmetinde o vakte uygun olanlar zuhur etmiştir ve edecektir. Feyizler hazînesi olan mübârek bedeninin kemâlleri, aç durmak, cihâd ve ibâdet etmek olup, Eshâb-ı kirâmda göründü. Resûlullah Efendimizin mübârek kalbi ile alâkalı olan kemâller, istiğrak (nurlara gömülme), kendinden geçme, zevk ve şevk, âh, feryâd ve vahdet-i vücûd sırları olup, Cüneyd-i Bağdâdî'nin (rahmetullahi aleyh) dilinden evliyâya verildi."

"Duâ ederken nûrlar akıp gelir. Duânın kabûl olması yönünden bu bereketleri ayırmak zordur. Bazıları demişlerdir ki, eğer iki elde ağırlık hissedilirse, duânın kabûl alâmetidir. Biz de deriz ki, eğer sadrın inşirahı, yanigöğüste bir genişleme, kalbde bir açıklık hâsıl olursa, kabûl alâmetidir."

"İnsanlar dört kısımdır: "Nâmertler, mertler, civânmertler ve fertlerdir. Dünyâyı isteyen nâmert. âhıreti istiyen mert, âhıretle birlikte Hak teâlâyı isteyen civânmert, yalnız, Hakkı isteyen ferttir."

"Resûlullahtan üveysî olmak isteyen, yatsı namazından sonra, Peygamber Efendimizin mübârek ellerini, kendi elinde imiş gibi tutup şöyle demelidir: