Cennet ve cehennem ehlinin amelleri nelerdir
Âdem aleyhisselâm Allahü teâlâya, (Yâ Rabbî! Cehennem ehlinin ameli nedir) diye sordu.
Tennurî İbrahim Efendi Osmanlı evliyasındandır. Amasya'da doğdu. Konya'da Mevlâna Sarı Yakup'tan tahsilini tamamladıktan sonra bir müddet ders okutmakla meşgul olarak sonra da Akşemseddin hazretlerine intisap etti. 887'de (m. 1482) Kayseri'de vefat etti. Buyurdu ki:Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselâmı yaratınca, belini kudretiyle mesh buyurduğu zaman, ondan iki avuç aldı. Birisini sağ tarafından, diğerini ise sol tarafından aldı. Her insanın zerresini birbirinden ayırdı. Âdem aleyhisselâm onlara baktı ki, onların zerreler gibi olduğunu gördü. El-Vâkı'a sûresindeki bir âyet-i kerimede meâlen, (İşte bu sağdakiler Cennet ehlinin amelini yapacaklarından, Cennetlik olanlardır. Bana bunların amellerinden bir fayda ve zarar yoktur. Bu soldakiler Cehennem ehlinin amelini yapacaklarından, Cehennemlik olanlardır. Bana bunlardan da bir fayda ve bir zarar yoktur) buyuruldu. Âdem aleyhisselâm Allahü teâlâya, (Yâ Rabbî! Cehennem ehlinin ameli nedir) diye sordu. Allahü teâlâ da, (Bana şirk koşmak ve gönderdiğim Peygamberlere inanmamak ve ilâhî kitaplarımda (Peygamberlere verilen kitaplar) olan emir ve nehyimi tutmayıp, bana isyan etmektir) buyurdu.Bunun üzerine Âdem aleyhisselâm, Allahü teâlâya duâ ederek, (Yâ Rabbî! Bunları kendilerine şahit kıl. Umulur ki, Cehennem ehli ameli işlemezler) dedi. Allahü teâlâ da, nefslerini şahit yapıp (Ben sizin Rabb'iniz değil miyim) buyurdu. Hepsi, (Rabb'imizsin. Biz şehadet eyledik) dediler. Allahü teâlâ, melekleri ve Âdem aleyhisselâmı da şahit tuttu ki, onlar Allahü teâlânın rubûbiyyetini ikrar ettiler. Bu sözleşmeden sonra, onları tekrar eski mekânlarına gönderdi. Çünkü bunların hayatları yalnız ruhani bir hayat idi. Cismani bir hayat değildi.