Sevgilinin sevdiklerini sevmek ve düşmanlarına düşman olmak, sevginin alâmetidir...
Hüseyin Basretî hazretleri son devir Osmanlı velîlerindendir. Şeyh Hâlid Zibârî'nin oğludur. Şırnak ili Basret (İnceler) köyünde doğdu. Şeyh Ömer Zenkânî ve Molla Abdülhamîd Raşînî'den ilim öğrendi ve icâzet verildi. Şam'a gidip Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerini görmek istedi. Fakat o sırada vefât etmişti. Evin kapısını çaldı. İhtiyar bir nine çıkıp onu görünce; "Mevlânâ Şeyh Hâlid bana çanta bırakıp, 'bu çantayı halîfem Şeyh Hâlid Cezîrî'nin halîfesinin oğlu Şeyh Hüseyin'e teslim etsin'dedi. Anladım ki teslim etmek üzere vereceğim kişi sizsiniz" dedi. Bunun üzerine emâneti alıp Basret köyüne getirdi. Çantayı açtılar. İçinden Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin cübbesi, yesir ağacından yapılmış ve ortasında dördü kırmızı mercandan olan tesbihi, takkesi, seccadesi vardı. Bunları aynen Şeyh Hüseyin hazretlerine teslim etti. Oradan Diyarbakır'a gitti. 1913 (H.1329) senesinde Basret köyüne gitti. 1914 (H.1333) senesinde Siirt'in Eruh ilçesi Hâlidiyye köyünde vefât etti.Bu mübarek zat, bir sohbetinde şunları anlattı:Muhammed Mâsum Fârûkî müceddidî, 29.mektûbunda buyuruyor ki:Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâma sordu,(Yâ Mûsâ! Benim için ne amel yaptın)Yâ Rabbî! Senin için namaz kıldım ve oruç tuttum ve zekât verdim ve ismini çok zikrettim deyince, Allahü teâlâ,(Namaz kılmak, senin için burhândır. Oruç, seni Cehennemden koruyan kalkandır. Zekât, mahşer günü, herkes sıcaktan yanarken, sana gölge yapacaktır. Zikir de, o gün, karanlıkta, sana nûr olacaktır. Benim için ne yaptın)