Aile efradı ile sohbet, güzel ahlâktandır...

"Câhiller ile sohbet, onlara devamlı duâ etmekle, onlara acımakla olur."

İbn-i Hüvârâ hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Irak'ta Betâih beldesinde yaşadı. O zamanda Irak'ta bulunan evliyâ arasında şânı yüce, kadri yüksek bir zât idi. Hazreti Ebû Bekr'in (radıyallahü anh) rüyâda kendisine hırka ve takke giydirdiği ilk zâttır. Şöyle ki; İbn-i Hüvârâ hazretleri, bir gece rü'yâsında Resûlullah Efendimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) gördü. Yanlarında da Hazreti Ebû Bekr vardı. İbn-i Hüvârâ, Peygamber Efendimize, "Yâ Resûlallah! Bana bir hırka giydirir misiniz" dedi. Resûlullah, "Ben senin Peygamberinim. (Hazreti Ebû Bekr'i işâret ederek) Bu da senin üstadındır" buyurup, sonra Hazreti Ebû Bekr'e döndü ve "Adaşın olan İbn-i Hüvârâ'yı giydir!" buyurdu. Hazreti Ebû Bekr de ona, hırka ve takke giydirip, başını okşadı, alnını sıvazladı. Sonra da, "Allahü teâlâ, bunu sana mübârek eylesin" buyurdu.

Resûlullah da İbn-i Hüvârâ'ya hitaben "Yâ Ebâ Bekr! Sen Irak'ta, ümmetimden tasavvuf ehli olanların, ölmüş olan yolunu yaşatacaksın. Allahü teâlânın dostlarından hakîkat ehli olanların, yok olan yollarını canlandıracaksın. Bu yolda olanların öncüsü, ışığı, yol göstericisi olacaksın. Bu yolun önderliği, kıyâmete kadar sende kalacak. Senin ortaya çıkman ile, Allahü teâlânın rahmet rüzgârları esecek. Senin meydana çıkman ile, Allahü teâlânın yardım, lütuf ve ihsânı bol bol gönderilecek" buyurdu...

İbn-i Hüvârâ uyandığında, kendisine rüyâda giydirilen elbise ve takkeyi üzerinde buldu. O zaman Irak ufuklarında, herkesin rahatlıkla duyabileceği bir nidâ geldi ki, "Muhakkak ki İbn-i Hüvârâ, Allahü teâlâya vâsıl (olan evliyâdan) oldu" diyordu. Bundan sonra, her taraftan insanlar, onu görmek için akın akın yollara düştüler. Bu rüyâdan hemen sonra, onda Allahü teâlâya yakın olmak alâmetleri görülmeye başladı.