Türkiyeliyiz; bu çok açık

Doğrudur, gönlümüz şu sınırlara sığmıyor; fakat Arapların "men la yudrek kulluhu la yutrek kulluhu" (bütünü elde edilemeyen bir şeyin tamamı bırakılmaz) diye uzun bir tecrübenin imbiğinden süzülmüş çarpıcı bir atasözleri var. Bu atasözü fehvasınca, gönlümüz şu Anadolu coğrafyasına sığmıyor, ufkumuzun sınırları, fersah fersah ötede olabilir; ama adı üstünde, ötede bırakılmış. Biliyoruz, adına Türkiye dedikleri bu coğrafya, gönlümüze çeper olacak kapasitede değil, zihin dünyamızı kuşatacak cesamette hiç değil ve hatta üst yapı açısından öz doğamıza, fıtratımıza, kültürümüze, en önemlisi dinimize aykırı çok şeyi barındırıyor. Buna rağmen biz buralıyız, üzerine gönül dünyamızı ekleyecek imkana kavuşana kadar elimizde tutmak gibi bir ödevimiz var. Diğer bir ifadeyle, biz Türkiyeliyiz; bu çok açık.

Birinci dünya savaşı gibi büyük bir yangından "ilk kurtarılacaklar" listesinin başında olan bir toprak parçası, büyük bedeller ödenerek elde tutulmuş, bu bir ilk ve elzem adım olarak çok önemli. Bu sürece öncülük edenlerin kafasında nasıl bir gelecek tasavvuru olduğunu ve bu geleceğe giden yolları nasıl hazırladıklarını da biliyoruz elbette. En azından, Anadolu irfanı zaviyesinden bakmadıkları için, bunun geçici bir süreç olduğuna inanmıyorlardı. Gazetemizin değerli yazarı Mustafa Sabri Beşer çok güzel işlemişti 1 Ağustos Cuma günkü yazısında. Evet, onlar müstevlilerin istediği gibi bir gelecek tasavvur ediyorlardı ve buna göre adımlar atıyorlardı, ama milletin zihninde bunun, varlığını koruma refleksiyle sığınılan bir yurt olduğuna dair güçlü bir inanç damarı vardı. Günü gelince bu sığınaktan taşacaktık, nitekim taşıyoruz da. Bu çok açık.

Kuşkusuz, bizi bu zihin mahpushanesine tıkan müstevlilerin hurucumuzu engelleyecek eski güçleri yok, bu sefer içimizde bizden görünen bol ünvanlı birileri onlara vekalet ediyorlar ve bizi bu sınır zindanında müebbet mahkumu gibi tutmak istiyorlar, bu çok açık.

Cumhurbaşkanı Erdoğan "Türkler, Kürtler, Araplar" şeklinde yapay sınırları aşan yeni ufka işaret edince, ancak eğitimle elde edilebilecek türden bir cehaletin ekmeğini yiyenler, "bakın, Türk ismini kaldırıyorlar" gibi rezalet bir çıkış yaptılar ve bunu hala sürdürüyorlar. Nitekim birkaç gün önce, bir futbol kulübüne sponsor olan biri yaptığı açıklamada