İsmail Kartal'ın tercihlerinin düşündürdükleri

Fenerbahçe transferlerde ağırlığını eski Yugoslavya ülkelerine verdiği sezon başlangıcında Maribor ile eşleşmesi ilginç tesadüflerden biri olarak kayıtlara geçti. Maribor tipik bir Orta Avrupa takımı görünümündeydi ve en bariz ayırt edici özellikleri oyun disiplinine bağlı kalmaları; bunu yaparken de topun arkasına geçtikleri bölümlerde sahayı rakibin top oynamasını zorlaştıracak şekilde alan daraltan bir anlayışla mücadele etmeleriydi. Karşılaşmanın başlarında Fenerbahçeli oyuncular bu taktiksel dizilişe karşı hücum etmede zorlandıkları gözlemlendi.Bu bölümde rakiple kafa kafaya mücadele etmek yerine geriden uzun toplarla rakip ceza sahasına sarkmayı tercih ettiler ki bunda kısmen başarılı olduklarını da söyleyebiliriz. Daha ikinci organizasyonda Dzeko kaleci ile başbaşa kaldı ki vurmak yerine kale sahasına paralel pas opsiyonunu da kullanabilirdi. Fenerbahçe ceza sahasının içinde etkili olmaya başlayıp, pozisyonlar da üretince Maribor'un alan daraltan oyun anlayışı da bozulmuş oldu. Ataklar yoğunlaştıkça köşe vuruşu sayısı arttı. Bu bölümde Fenerbahçe'nin golü bulamaması hem rakibin iyi kapanması hem de sarı lacivertli oyuncuların yakalandıkları pozisyonları değerlendiremede beceri eksiklikleriydi. Zajc'ın müsait durumda topu az farkla dışarı attığı şut ilk yarının kader anlarından bir başkasıydı. Tabii buraya kadar gelmişken teknik direktör İsmail Kartal'ın kadro tercihi ile ilgili de bir yorum yapmamız yerinde olur düşüncesindeyim. Kadro genişliğinin yarattığı "maçtan maça değişen bol rotasyonlu takım tercihlerinin" geçen sene Fenerbahçe'yi nasıl şekilden şekile soktuğu ve sonunda da istikrarsızlaştırdığı öğrenilmiş bir ders olarak Samandıra'nın baş köşesine yerleştirilen önemli bir bilgi olması gerektiğine inanıyorum. Ders alındı mı dün emin olmak mümkün değildi. İsmail Kartal'ın farklı oyuncu gruplarıyla başka başka dizilişlerle kendisine sezon içinde yararlanacağı taktiksel opsiyonlar hazırlaması gerektiğine yürekten katılmakla birlikte bunu her maçta yapmalı mı sorusuna "evet" cevabını veremediğimi de eklemek istiyorum. Fenerbahçe Zimbru maçlarında hem çok rahat oynadı hem de yeni transferlerinin takıma nasıl katkılar verebileceğini gördü. Özellikle Kadıköy'deki ilk karşılaşmada ileride oynayan Kent, Szymanski, Tadic ve Dzeko ile bambaşka bir takım ve oyun izlemiştik. Bu dörtlüye ilave savunma kanatlarından katkı sağlayan Osayi ve Ferdi ile beraber bir anlamda Fenerbahçe'nin yıllardır aranan ana omurgası oluşmuş gibiydi. Elinizde böylesine birbirleriyle uyum içinde hareket eden bir ekip varsa yapılacak en akıllıca çözüm bununla devam etmek olabilir. İsmail Kartal buradan iki oyuncuyu kenarda yanında oturtmayı tercih edince onların yerine oynayan King ve İrfan Can ile kuşkusuz başka bir oyun oynandı. Geçen maçta da konuşmuş, tartışmıştık; Fenerbahçe'nin ihtiyaç duyduğu tek bir şey var; sezona sorunsuz ve polemiksiz bir şekilde girebilmek. Bu hem takımı hem camiayı havaya sokacak. Çok kötü, habis bir yapı gibi Fenerbahçe genlerini kuşatan bir durum var ve ikinci yarının hemen başında İrfan Can'a yöneldi. Bir grup taraftar hangi akla hizmet futbolcusunu ıslıklamaya başladı, bu saçmalığın zirvesidir. Takıma ne yararı olduğu bir yana taraftarlıkla ne kadar ilgisi olduğu da tartışma konusu olmalıdır. Aynı şey Altay için de geçerli Maalesef böyle bir durum var ve golü yediği an tribünlerde ve televizyonların başında memnuniyetsizlik kesin bir şekilde ifade edilmiş olmalıdır. Evet, Altay'ın bir Volkan, bir Muslera olmadığı çok açık ortada da bu tartışmaların ve maç içindeki homurtuların kime ne faydası dokunuyor, bu tepkiselliğin içinde olanların tekrar tekrar düşünmesi gerekiyor. Peki ortada böylesine bir gerçek varken teknik direktörün alternatif araması burada nereye yerleşiyor daha iyi anlaşılabiliyor mu İkinci yarıya King-Szymanski değişikliği ile çıkmak İsmail Hocanın en akıllıca hamlesi oldu. Maç bir anda 2-0'a geliverdi. Sonra İşte orada bir başka refleks devreye girdi. Covid'in futbol dünyasına bıraktığı en kötü sonuçlardan biri 5 oyuncu değişikliği olmalıdır. Ayrıca bu kötü sonuçlardan en fazla etkilenen takım sıralaması yapılsa herhalde Fenerbahçe başı çekecektir. Geçen sezon Jesus bolca rotasyonlu kadro tercihlerini sadece maçtan maça yapmıyordu; eline verilen 5 değişiklik hakkını sonuna kadar kullanıyor, takım neredeyse iki maç asla aynı kadro ile oynayamaz, birbirini tanıyamaz bir hale dönüşüyordu. Buna savunmadaki bir maç 3'lü bir maç 4'lü diziliş tercihleri de eklendiğinde iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyordu. Maçın 60-65. Dakikalarında mutlaka oyuncu değişikliği yapılır diye futbola yazılı olmayan yeni bir teamül mü eklendi Üstelik bir de değil