Göztepe Fenerbahçe'nin oyununu bozdu!

Güçlü, mücadele düzeyi yüksek ve sonuç alınan bir Feyenoord maçı sonrasında Göztepe karşılaşması ister istemez beklentileri de çok yukarı çıkardı.

Fenerbahçe Camiası her sezona bir öncekinde yaşadığı hayal kırıklığını unutmak, telafi etmek ve mutlu sona ulaşmak için başlıyor.

Lig uzun bir maraton; iniş çıkışlar olacağı kesin ancak beklentileri çok güçlü bir Fenerbahçe var ortada, hem mücadele hem oyun hem de skor olarak kuşkusuz.

Maç sonunda bu duyguların yarattığı mutsuzluk dahası umutsuzluk vardı çoğunluk Fenerbahçelilerde…

Şöyle bir cümle yazmam gerekiyor; özellikle bu umutsuz duygularla mutlu olamayacağını düşünenler için…

Yüksek beklenti halinden bir an önce sıyrılın ve sürecin yakın takibinde olun. Çünkü Fenerbahçe'nin şampiyon olması bu ülkede en zor sonuçlardan, başarılardan biridir.

Detaylarını ilerleyen haftalarda konuşur, birlikte tartışırız.

Göztepe karşılaşmasına geçelim.

Fenerbahçe neden başaramadı ya da Göztepe nasıl oldu da puan almayı becerdi

Futbolu tek taraflı; kazanmaya çalışan takımın ne yaptığı penceresinden izler ve sadece onun gerçekleştirdikleri veya tersi şeklinde anlamaya çalışırsanız bazen aradığınız şeyi bulamayabilirsiniz.

Göztepe bir tarafıyla agresif, diğer yanıyla rakibini bozan ve bunu sağlamada da başarı yüzdesi yüksek bir ekip.

Geçen sezonu takımın başında tamamlayarak bu sezona biraz daha kafasındaki modele uygun oyuncularla girmeyi başaran Stoilov tam da böyle bir futbol planlıyor.

Eğer bu istek, konsantrasyon, motivasyonu sezonun geneline dengeli yaymaya başarabilirse geçtiğimiz yıldan çok daha iyi bir derecede ligi tamamlamayı hatta Avrupa'da olmayı başarabilir.

Peki birkaç paragrafta anlatmaya çalıştığımız bu futbol olumlu, pozitif mi

Stoilov, Türkiye gerçekleri çerçevesinde bunun yeterli olacağını düşünmede hatalı bir yol izlemiyor. Aksine zaten ülkenin meselesi iyi oyun, kalite, yüksek seviye değil ki!

Rakibi bozan, oyun içinde onların haksız kart almasının peşinde koşan, yetmediği yerde bol faulle maçı durduran bir futbol sorun çıkmadığı ve kaybetmediği sürece kimsenin dikkatini çekmiyor!

Mesela maç sonunda Mourinho'ya 25 dakika 10 kişi kalmış rakibe karşı neden pozisyon yaratamadınız, kaleye şut çekemediniz şeklinde bir soru soru yöneltiliyor.

Aslında bu durum ülkenin aynı zamanda oyunu izleme ve 'sonuç fikir' şeklinde ifade etme paradigmasıdır.

Maçın ilk yarısında Göztepe'nin 13, ikinci yarı da 11, toplamda 24 faulle karşılaşmayı tamamlamasına dair veri o kırmızı kartın neden çıktığına dair bir fikir veriyor ve asıl bu oyun şeklinin eleştiri konusu olması gerekirken; bir bakıma oyunu bozma biçimi yüceltilerek futbol oynamaya çalışan takımın teknik direktörüne bu tarafıyla soru yöneltmek oyunu nasıl izlediğimiz ve yorumladığımızın da bir göstergesi oluyor.

Kuşkusuz bu futbol ülkemiz için yeterli olurken; Avrupa'da sapır sapır dökülmemizin önüne geçemiyor.

Sert oyun ile rakibi faullerle durdurma arasındaki farklı ayırt edebilmek gerekiyor.

Bu şekilde mücadele eden takıma karşı akışkan ve devamlılığı olan, istikrarlı bir oyunla sahada futbol sergilemek her zaman kolay olamıyor.

Karamboller, duran toplar, penaltılar maçın kilidini açabilen anahtarlardır.