Voleyboldan sonra basketbolda da Millilerimiz çıktıkları finallerin son bölümlerinde nefesleri yetmediği için ikincilikle yetindiler.
Bizlere turnuvalar boyunca heyecan dolu karşılaşmalarla yaşattıkları için sonsuz teşekkürlerimizi gönderiyoruz.
İyi ki varsınız 12 Dev Adam.
Bu ülkeye başta voleybol olmak üzere salon sporları çok yakışıyor.
Futbola yapılan yatırımların çok daha küçük bir kısmıyla dünyanın tozunu attırabileceğini defalarca kere ispat ettiler.
Diğer tarafta konu futbola geldiğinde işlerin nasıl değiştiğini hem milli takım hem de kulüp takımları ölçeğinde tekrar tekrar yüzleşiyoruz.
Milli araya teknik direktörsüz giren Fenerbahçe nihayet geçen hafta kararını vererek Trabzonspor karşılaşmasına Tedesco ile çıktı.
Sahada da ilk defa forma giyen Ederson ve Kerem Aktürkoğlu vardı.
Her şey için kuşkusuz çok taze ancak Fenerbahçe'nin oyununda giden teknik direktör Mourinho'nun izleri olmayı sürdürüyordu.
Bunu şöyle özetleyelim; Fenerbahçe, pozisyon alış ve yerleşim şekliyle pas kalitesi üst üste oturmadığı, oyuncuların kilit pas vermede ve oyunu açmada her seferinde eksik kaldıkları için rakibe karşı üstünlük sağlamada büyük sorun yaşamaya devam ediyor.
Bunun bir teknik direktör mü yoksa oyuncu "kalitesi" sorunu mu olup olmadığını sezon sonuna kadar tartışmayı sürdürürüz, önceki yıllarda yaptığımız gibi.
Fenerbahçe yönetimleri de teknik direktör kıyımına devam ederler.
Mourinho zamanında "Fenerbahçe hücuma çıkarken neden ağırkanlı davranıyor, hızlı hareket etmiyor" sorusu her karşılaşmanın merkezindeydi.
Dün Trabzonspor karşısında da Fenerbahçeli oyuncuların yavaşlıkları, önlerindeki geniş alana atak yapmada isteksizlikleri yine göze çarptı.
Diğer tarafta etkili alana gönderilen topların sürekli rakip savunma tarafından kesintiye uğraması, ağırkanlı atak organizasyonu ile birleşince Fenerbahçe'nin etkinliği ortadan kalktı.
Oysa özellikle Trabzonspor bir kişi eksildikten sonra oyunu rakip alana yığan ve neredeyse tek kale ve yarıda oynamaya çalışan bir Fenerbahçe vardı.
Trabzonspor kalesini bombardıman etti bu süre içinde oyuncular.
9/29 şut isabeti bir bakıma maçın da özeti niteliğindeydi.
Buna Onana'nın yaptığı 8 kurtarışı da ilave etmemiz doğru ve anlamlı olur.
Yine fikir vermesi bakımından Talisca'nın yukarıdaki sayısal verilerle ilişkili olarak 2/5 şut ve isabet oranı ile öne çıktığı not olarak eklemeliyiz.
Bunların hiçbirinden Fenerbahçe takım halinde bir sonuç alamadı.
1-0'lık skorun bu tarafından bakıldığında fazlasıyla eksik kaldığını söyleyebiliriz. Yani oyun ve skor bakımından daha farklı bir Fenerbahçe izlemeliydik.
Olmadı.
Hatta haklı olduğu pozisyonlarda dahi yorumlar Fenerbahçe'nin aleyhine yapıldı.
Bunun tamamen psikolojik olduğunu anlamak gerekiyor.
Trabzonspor'un faul gerekçesiyle iptal edilen golü yine futbol kamuoyunu tartışma cephelerine böldü.
Oysa maçın sonucu 1-0 değil de mesela 3 hatta daha yüksek skorla bitmiş olsaydı; bu pozisyon yine tartışılacaktı ancak bol gol her iki tarafa başka şekillerde etki edecekti.