Fenerbahçe Demokrasisi bir kere daha gücünü gösterdi ve 7 yıllık Ali Koç dönemi dün itibarıyla sona erdi.
Bu sürecin Nisan ayından beri sancılı bir şekilde devam ettiğini biliyoruz.
Geçen sezon mücadele edilen kupalar peş peşe elden gidince Camia'nın Ali Koç'a karşı büyük bir tepkisi vardı.
Bu kısa sürede olağanüstü kongre çağrısı için imza toplamaya kadar gitti.
Ali Koç tüm bunları görmezden geldi.
Asıl dramatik olanı nasıl Başkan olduğunu, Camia'nın Aziz Yıldırım'a karşı gösterdiği refleksi görmezden gelmesiydi.
Bir yerden sonra "en doğrusunu ben bilirim" halinin kişileri nerelere sürüklediğinin en güzel örneklerinden biridir bu süreç.
Oysa doğru okuma yapanlar Ali Koç'a Haziran ayında bir Kongre toplamasını her fırsatta dile getirdiler.
Tüm bunlara kulağını kapayan bir Başkan figürüne dönüşmüştü Ali Koç.
Şampiyonlar Ligi'nde gruplara kalınabilse, en azından bunu başarabileceğini gösteren bir kadro kurabilse, transferleri zamanında yapabilse, öyle ya da böyle Mourinho polemiği yaşamasa, hadi orayı da geçtik, gönderdiği kadar kariyerli bir teknik direktörle anlaşabilse belki geminin rotasını bile değiştirebilirdi.
Oysa Camia'nın hiçbir beklentisine zamanında karşılık veremeyen bir Yönetim sürdürmeyi tercih etti.
Son gün katıldığı programlarda tıpkı Aziz Yıldırım gibi Fenerbahçe için her şeyini verdiğini söyleyecek duruma kadar geldi.
Bu ne demektir çok iyi biliyorsunuz; çaresizlik, daha kötüsü de tek başına kalma hali…
Sadettin Saran bir şey yapmasına gerek kalmayan bir propaganda dönemi geçirdi.
Çünkü Camia tarafından hiçbir şekilde sabır ve tahammül gösterilmeyecek bir Başkan durumuna gelmişti Ali Koç.
Bir anlamda tıpkı selefi Aziz Yıldırım gibi kalabalıklara rağmen bildiğini okumayı sürdürüyordu.
Öğrenilemeyen bir dolu dersler…
Dün Kasımpaşa karşısındaki Fenerbahçe'yi izlediğimizde yanlışların toplamının ne kadar içinden çıkılmaz olduğunu da görmüş olduk.
Sezonun 6. Haftasında 6 puan kaybeden bir Fenerbahçe gerçeği var ortada.
Bu takımı Ali Koç kurdu.
Futbol aklı onun seçtiği kişiydi.
Teknik direktörünü o belirledi.
Sahaya çıkan kadro, sonradan yapılan oyuncu değişiklikleri, sahaya yansıyan oyun, taktiksel planlar…
Sanki 7 yıllık Ali Koç Yönetiminin bir özeti gibiydi.
İzleyene sıkıntı verdiği gibi taraftarına çok daha beteri çaresizlik duygusu yaşatan bir Fenerbahçeydi bu izlediğimiz.
2009 yılından beri Milliyet'te bu sayfalarda maç yorumu yapıyorum; ilk defa sezonun 6. Haftasında bu takımın hali karşısında oyuna, geleceğin daha iyi olacağına dair umut veren bir şey göremiyorum.
Tarzım değildir umarım yanılıyorumdur; ancak Tedesco ile devam edilmesi konusunda dahi çok ciddi şüphelerim, soru işaretlerim var.
Fred, Talisca, İrfan Can, Çağlar…
Bu oyuncuların dördünün aynı anda bir maç kadrosunda olmasının izahının olmadığı kanaatindeyim.
Bakın söylemek istediğim futbolcuların kalite eksiklerine dair değil; tamamen kondisyonel ve form durumlarıyla ilgili.
Fred artık koşamıyor bile.
Talisca'nın tek santrafor oynaması da bir başka akıl tutulması.
Mourinho bir süredir kendisine verilen bu kadroyu en iyi çift forvetle oynayarak kullanabileceği sonucuna varmıştı.