Kapitalist düzen içinde Batı kültüründe ortaya atılan kazan-kazan mantığının değerli, işlevsel ve ahlaki olduğuna inanılır. Kazan-kazan anlayışı, "sen kazan ama karşındaki de kazansın" anlamı taşır. Takas ekonomisinde veya parayla bir şey satın aldığımızda kazan-kazan söz konusudur. Hırsızlık olayında kazan-kazan yoktur, ben kazanayım o kaybetsin anlayışı vardır. Vatandaşı veya müşteriyi kandırmak söz konusuysa yine kazan-kazan yoktur.
KAZAN-KAZAN AHLAKİ MİKazan-kazan bazı durumlarda ahlaki ve adil olabilir. Ancak insanın kazanma hırsı bazen kazan-kazan görüntüsü altında üçüncü şahısların kaybetmesine yol açıyor. Bu duruma birçok örnek verilebilir.
Bazen iki büyük firma aralarında anlaşırlar, piyasayı tekellerine alırlar, küçük firmaları birer birer yok etmeye başlarlar. Bu durumda görünüşte kazan-kazan olmuştur, iki büyük firma da kazanmıştır ancak üçüncü firmaların kaybı söz konusudur. Rakipsiz kalan iki büyük firma aralarında anlaşarak fiyatları istedikleri şekilde artırabilirler. Böyle olunca da küçük firmalar kadar tüketiciler de zarara uğrar.
ehov'un oyunundaki vişne bahçesi gibi bir bahçeniz veya bir zeytinliğiniz var diyelim. Siz bunları müteahhitlere satarsanız hem müteahhit hem de siz çok kazanırsınız. Siz meyve veya zeytin satarak 50 yılda kazanacağınız parayı bir mevsimde elde edersiniz, müteahhit de üst üste katları çıkarak hatırı sayılır bir kazanç elde eder. Sonuçta kazan-kazan olduğu kesindir ancak gerek doğa gerekse torunlarınız çok şey kaybeder. Kazan-kazan bazen üçüncü şahısların "kazıklanmasına yol açabilir.
"Maden arıyoruz" gerekçesiyle Kaz Dağları efsanesini yok ettik. Akbelen Ormanları da gitti. Şimdi zeytinliklerin maden aramaya açılması bir başka doğa felaketine yol açacaktır. Zeytin ihraç eden bir ülkeyken zeytin ithal eden bir ülkeye dönüşmemiz söz konusu olabilir. Madenlerden para gelmesi elbette işlevseldir fakat bunun karşılığında gelecek nesillerin tarım ürünlerinden mahrum kalmaları kabul edilebilir bir şey midir
Bir süre önce hesaptan kitaptan, gerçekten çok iyi anlayan değerli bir siyasetçimiz, "Patates tarlasına lastik fabrikası yaptık" diye övünmüştü. Otomotiv sektörü elbette önemlidir ancak nüfusun hızla arttığı dünyamızda yarın toprakta yetişen her şeyin altından değerli olma ihtimali yüksektir. O siyasetçimiz bunun hesabını yapamamıştı. Henry Ford kauçuk ağaçlarına yakın olmak için Amazon Ormanlarında çok miktarda ağaç kestirdi fakat işleyen fabrikalar kuramadı. Onca ağaç boşuna kesildi ancak bu vesileyle onun bu girişimi Amazon Ormanlarının satılık olduğu gerçeğini aç gözlü dünyaya gösterdi. Kazan-kazan isteği "kazanmak için yok et" davranışına dönüştü.
Gogol'ün Ölü Canlar romanında da başlangıçta kazan-kazan vardı; içikov zenginlerden, ölmüş mujiklerinin yani toprağa bağımlı kölelerinin isimlerini para karşılığı satın alıyordu. Her iki taraf da içikov da köle sahibi de kazanıyordu ama bir süre sonra içikov topladığı isimleri yaşıyor gibi gösterip nemalanmaya, para kazanmaya çalışır oldu. Bir yanda kazan-kazan vardı ancak öte yanda devlet, toplum dolandırılmak isteniyordu. Ölü canlardan nemalanma isteği günümüzde de yok mu
KAZAN-KAZAN-KAZANDIR