Geçen hafta helikopter anne babalardan, helikopter yöneticilerden söz etmiştim. Şimdi Don Kişot anne babalardan ve Don Kişot siyasetçilerden söz etmek istiyorum. Bu kavram nasıl ortaya çıktı
DON KİŞOT OLMAKGeçen gün küçük damadım (boyu ve yaşı küçük değil, sadece küçük kızımın eşi olduğu için küçük dedim), bir elinde resim defteri, bir elinde boya kalemi evde kızının peşinde dolanıp duruyordu. Kızı ise elindeki tabletle oynaya oynaya salonda yer değiştiriyordu. Damadım, "Kendimi Don Kişot gibi hissediyorum baba" dedi. Kızı tabletle oynamasın, resim yapsın istiyordu, kendini hayal peşinde koşan Don Kişot gibi hissetmişti. Onun bu metaforu bana ilham verdi, şöyle:
Cervantes'in "Don Kişot" adlı romanında İspanya'da şövalyelik dönemi bitmiştir, artık gezici şövalyeler yoktur. Fakat Don Kişot bir gezici şövalye olmak istemektedir. Gerekli hazırlıkları yapar, yola çıkar. Don Kişot, iyi niyetli bir insandır ancak artık kaybolmuş bir kültürü yaşatmaya çalışmaktadır. Metafor bu noktada ortaya çıkmaktadır. ocukların masa başı etkinlikleri, sokak oyunları, maalesef artık eskide kalmaya başladı, onların yerini dijital dünyanın oyunları aldı. ocuklarının tabletlerin, bilgisayarların başından kalkmasını, eskisi gibi yaşamalarını isteyen anne babalara, bu yüzden "Don Kişot anne babalar" diyebiliriz.
Eskinin sokak oyunları, karlı kış gecelerinin ev içi oyunları, kalemli kâğıtlı etkinlikler bence de güzeldi, yararlıydı. Özellikle bazı oyunlar zekâyı geliştirmenin yanı sıra, sosyalleşmeye ve bedensel hareketliliğe teşvik ediyordu. Ancak artık çağ değişiyor, kar bile eskisi kadar yağmıyor. Dijital oyunlar, sanal dünya çok cazip ve renkli bir çehreyle çıktı ortaya. Bu durumu yok sayamayız.
HER ALANDA DON KİŞOTULUKAslında ortaya çıkan her teknolojik yenilik karşısında yetişkinler rahatsız olmuşlar, eskiyi sürdürmek istemişlerdir. Traktör ülkemizde yaygınlaşmaya başladığında köylümüz, "Bu bizim geleneklerimize aykırı, baksana küçük büyüğün önünde gidiyor" diyerek yeniliğe direnmeye çalışmıştır. (Traktörün ön tekerinin küçük arka tekerinin büyük olmasını kastediyorlardı.) 1960'lı yıllarda çamaşır makinesinin elle çitilemenin yerini tutamayacağını söyleyen çok kadın vardı.
Radyo ortaya çıktığında Batı'da anne babalar, zararlı olduğunu, kulağı dayayıp radyo dinlemenin beyni sulandıracağını söylediler, çocuklarının radyo dinlemelerini engellemeye çalıştılar. Ülkemize televizyon girdiğinde aydınlar televizyonun aile içi iletişimi azalttığını söylediler. (Karı koca arasındaki iletişim zaten zayıftı, akşamları erkekler kahveye giderlerdi.) Bu tür eleştirici davranışlar yeniliğe gösterilen tepkiler olarak zihinlerimizde kaldı. Sonuçta sadece anne babalar değil, herkes Don Kişotçuluk oynadı.
Peşin hükümlü davranıp teknolojik yeniliklere karşı çıkmamak gerekir. Karşı çıkanlar tarihte gülünç duruma düşerler. Orta Asya'da at ilk kez evcilleştirildiğinde gençler, muhtemelen gün boyu at sırtından inmediler, varsa yoksa attı. Büyük ihtimalle o günkü anne babalar, "Bırak şu tableti elinden" diyen bizler gibi "İn şu attan" dediler. Oysa sonuçta yeniliğe karşı çıkanlar her zamanki gibi haksız çıktılar. Ata binen Türk gençleri o günkü Avrasya'nın en büyük imparatorluğunu kurdular. Benzeri şekilde günümüzde interneti çok kullanan dünyalılar da yakında dünyaya hâkim olacaklardır. Don Kişot'un devri geçmiştir.