Yol vergisi veya beş çocuk

"Beş çocuğu olmayan ve yol vergisini veremeyen insanlar haftalarca yol inşaatında çalışıyordu..."

Biz evde yedi kardeş, bir nine ve anne baba olmak üzere on kişiydik. 1930'lu 40'lı yıllardı... O yıllarda devlet beş çocuktan az olan ailelerden yüklü bir yol vergisi alıyordu. Hanebaşına yılda 13 lira veremeyen köylünün evine haciz bile geliyordu. Bu verginin çok ağır olduğu ve 5 liraya indirilmesi gerekir diye haberler de yapılmıştı. Para bulamayan aileler de yol vergisinden kurtulmak için, beş çocuk yapmaya gayret ederlerdi.

Beş çocuğu bulabilmek de öyle pek kolay olmuyordu. Çünkü doğan çocukların neredeyse yarısına yakını bakımsızlıktan, ilaçsızlıktan, hastalıklardan ölüyordu.

Çocukların ölmesi sıradan, yaşaması ise istisnai bir kural gibiydi. Yaz aylarında tarlalarda çalışan annelerimiz, sıcak sütle çocukları emziriyorlar, sonra bebekler ishal oluyor ve ölüyorlardı. Annelerimiz de sütleri soğusun diye, yolda gelirken, göğüslerinin üstüne ağaç yapraklarını koyarak, akılları sıra, sütlerini soğutuyorlardı.

Beş çocuğu olmayan ve yol vergisini veremeyen insanlar haftalarca, uzak diyarlarda yol inşaatında çalışıyorlardı. Bu zorlu çalışmadan kurtulmak için, yılların dolu dolu geçmesini ve beş on yıla altı yedi çocuğu sıkıştırmanın özlemi içinde yaşıyorlardı.

Anne ve babalarımız herhangi bir ölüm olayıyla emekler boşa gitmesin diye bir iki çocuk fazla yaparak, işi garanti etmeye özen gösteriyorlardı.

Doğanları "kütük" denilen nüfus dairesindeki deftere yazdırmak ve ölenleri sildirmek rüşvet yerine geçen hediye vermekle mümkündü. Zaten o dönemde para bulmak çok zordu.