Gördüğüm rüyayı yaşadım

"O rüyadan bana kalan tek ders, insanın ölüme her zaman hazırlıklı olması gerektiği."

Bazen deriz ya hani "rüyalar gerçek olsa" diye. Bazen de gördüğümüz rüyalar kâbus gibidir de nefes nefese uyandığımızda şükrederiz:

"İyi ki bu bir rüya imiş" diye.

Bakmayın bugün rüyalara yorum yapanlara. Atalarımız rüyaya itibar edilmez demişler baştan... Şimdi yapılan fantezi yorumları ben hiç dikkate almıyorum. Rüyacılar işine nasıl geliyorsa öyle yorumluyor çünkü.

Ama benim o gece gördüğüm rüya bir başkaydı gerçekten. Kâbus gibi bir rüyadan kan ter içinde uyanmıştım. Rüyamda kırmızı renkte bir araba bana çarpıyordu ve ben kazada hayatımı kaybediyordum.

Gerçi rüyada ölüm görmek ömrün uzayacağına alamettir derler ya neyse Gördüğüm rüyanın etkisiyle bir süre uyuyamadım. Hatta öyle ki okul için hazırlık yaparken bile hâlen etkisindeydim. Kalktım, alelusul kahvaltımı yaptım üzerimi giyindim. Güya rüyadaki gibi araba çarpar ise hazırlıklı olmalıyım gibi biraz daha kendime çekidüzen verdim.

Ne kadar kendimi kaptırdıysam giderken anneme dönüp sarıldım:

-Anne hakkını helal et.

-Ne oldu kızım Bugün bir tuhafsın

-Sen hakkını helal et anne, gerisini de sorma...

Rüyamı anlatıp anlatmamak arasında kararsız kaldım. Anlatmadım. Annem de şaşırmıştı her gün şen şakrak okula giden kızının bugün böyle bir durgun ve mütevekkil hâline...

Sokağa çıktım ki müthiş bir yağmur yağıyor... Yağmurun altında sanki kendi ölümümün ve öldükten sonra tabutumun taşındığını hayal eder gibi oldum... Hayatta insanın ölümü beklemesi kadar acı bir şey olmasa gerek. O gün derste olsam da ders ile ilgim olmadı kendimi düşünmekten... Öğle paydosunda yemeğe çıktım. Sağa sola baktım. Yol tenha iken adımımı attım. Tam o anda acı bir fren sesiyle titredim. Yüreğim ağzıma geldi. Kırmızı renkli bir otomobil bana çarpmak üzere iken acı bir frenle gelip bana hafifçe dokunarak durabilmişti ama ben de yere yuvarlanmıştım. Allah'tan şoförü bırakıp kaçan sorumsuzlardan değildi.