Tam kırk dört yıl oldu...

"Bir daha o taşralının adını anmayacaksın! Hele yüzünü görmeyeceksin!"

Hafta iznimi dört gözle bekledim... O hafta olmadı... İki hafta sonra izne çıktığımda bir yolunu bulup sevdiğim kıza ulaşabildim. Abisinin bana gönderdiği mektubu uzattım:

-Senin abinden geldi... Açıp okur musun

Ayşe, kendisine uzattığım mektubu aldı ama daha açıp okumadan dedi ki:

-Abim senin gönderdiğin mektupları bulmuş. Sinirden deliye döndü. "Bir daha o taşralının adını anmayacaksın! Hele yüzünü görmeyeceksin!" dedi. Hatta bana da tehditte bulundu.

"Hemen şimdi bana o haddini bilmez çocuğun adresini vereceksin. Ben göstereceğim ona ne yapacağımı" dedi. Mecbur kaldım adresini vermeye...

-Demek askerdeki adresimi sen verdin ağabeyine...

-Evet ama mecbur kaldım.

-Ben adres verdiğine üzülmüyorum. Ama sana tokat atmasına içim dayanmadı. Hiç mi acıma duygusu yok abinde Ya kendine sormadı mi hiç O hiç âşık olmadı mı O bir kalp taşımıyor mu Sevmek ona yabancı bir kelime mi

-Öyle ama gurur meselesi yapıyor işte...

-Bak Ayşe bu saatten sonra bu aşk artık böyle sürüp gidemez. Ok yaydan çıktı bir kere. Geri dönüş olmaz. Abin beni hakir görüyor, sana layık görmüyor. Ama ben daha asker iznimi kullanmadım. Bir aylık iznim var. Ben izne çıkınca benimle benim şehrime gelmeye var mısın Benimle gelmeye hazır isen benim eşim olmaya var isen, abine sana tokat atmanın bizi tehdit etmenin cezasını da vermiş oluruz. Var mısın

Ayşe cesur yürekli biriydi. Hatta bana göre onun aşkı Leyla'dan da Şirin'den Aslı'dan da büyüktü.