"Müessese MüdürüPaşa Beyin yüzüne telefonu kapatmışsın, hakaret etmişsin, ne yapacağız"
Tavşanlının Ayvallı köyünde yaşayan ilkokulu sekiz yılda zar zor bitirebilmiş, yalan nedir bilmeyen özü sözü bir Anadolu'nun tipik saf temiz mert delikanlılarından biriydi.Bu bölge insanı gibi o da yer altı madeninde çalışmaya evine ekmek götürmeye başlamıştı. Kömür karası yüzünden eksik olmamasına, kapkara gerçekleri olmasına rağmen yine de mutluydu ve her fırsatta,"Şükür ya Rabbim bu hâlimize günümüze verdiğin nimetlere milyon kere şükür, bunları bu işi bulamayanlar da evine bir ekmek götüremeyen işsiz garibanlar da var" diyordu.Bir gün yer altında çalışırken rahatsızlanmıştı. Onun bu keyifsiz hâlini gören maden çavuşu Ahmet,-Cemal bugün sen telefonun başında dur. Biraz istirahat et. Dinlen. Gelen telefonlara cevap ver. Galeriye gidecek kazma sallayacak hâlin yok, deyinceCemal manuel telefonun başına oturur. Çok geçmeden ilk telefon gelir:-Alo ben Teğmen Hasan Hüseyin, Ahmet Çavuş yok muyduArayan Teğmen lakaplı Tekniker Hasan Hüseyin'dir. Birkaç dakika sonra çavuşu arayanlar çoğalmıştır. Cemal sıkılmıştır bunalmıştır. Kendini santral memuru gibi hissetmeye başlamıştır. Az sonra manuel telefon tekrar çalar:-Alo ben Paşa Bey...Cemal bunalmıştır. Kendisi ile dalga geçildiğini düşünür:-Ben de Kurmay Başkanı Cemal. Yeter yahu burası asker kışlası gibi. Çavuş var, Teğmen var Paşa bile var... Gidin dalganızı başka yerde geçin. Paşaymış hadi canım sen de...Telefonu pat diye kapatır. Oysa arayan, adı Paşa olan Müessese Müdürü Paşa Beydir. Yüzüne telefon kapatılması hakaret edilmesi Paşa Beyi sinirlendirir. Emir verir;"Bulun gelin bu ukala adamı" der. Az sonra Ahmet Çavuş dâhil birçok personel Cemal'in yanındadır. Ahmet Çavuş: