"Ölürüm de yengemi göndermem!"

"Ama o sırada beklenmedik bir şey olur... Zeynep'in küçük kaynı Ahmet ayağa kalkar!.."

Zeynep halamın çile dolu hatırasına devam ediyorum...

Eltileri Zeynep'i karşılamaya gelirler alıp eve götürürler. Zeynep, aylarca görmediği çocuklarını bağrına basar. Sevinç gözyaşları sel olur. Kurumuş çatlamış toprağın suya kavuşması gibi o da kuzularına kavuşmuş, sanki yeniden can bulmuş hayat ağacı yeniden yeşermiş hâlde vuslata kavuşmanın tadını yaşar.

Ama bu arada ailenin büyükleri şoktadır. Ne karar vereceğini bilemez hâlde toplanır istişare yaparlar:

"Yahu bu Zeynep gelin geldi gelmesine, babası ve akrabaları zor adamlar. Ya bize husumet beslerlerse. Ailemizin başına bir şey gelirse, bunu nasıl hâlledeceğiz Bir de bu taraftan bakmak lazım. Bir kadın yüzünden adamlarla kötü olmayalım."

Büyüklerden biri "Bence Zeynep'i iki gün sonra alıp babasına götürüp teslim edip Bekir Ağa'dan özür dileyelim, işi tatlıya bağlayalım" der.

Ama o sırada beklenmedik bir şey olur. Zeynep'in küçük kaynı Ahmet ayağa kalkar:

"Yengem bugünden sonra benim öz ablamdır ben onu geri göndermem!" der. "Zeynep Yengem ve çocukları Allah'tan sonra bana emanet. Biz aynı evde beraber yaşarız. Ölürüm de yine bize sığınan yengemi geri göndermem. Bu konuda kimse ileri geri konuşmasın. Konu kapanmıştır!" der.

Akrabalar da Ahmet'in bu kesin ve kati kararına saygı duyar, onun dediğini yaparlar. Zeynep'i geri göndermekten vazgeçerler.

Ahmet, Zeynep'e;"Yenge bizim mallarımız ortak. Aynı evde yaşayacağız. Sen çocuklarını gönül rahatlığıyla büyüt. Bugünden itibaren sen benim büyüğüm ve ablam, ben de senin küçük kardeşinim. Üç günlük dünya hayatı, geçinir gideriz" der.