O hepimizin rol modeliydi...

"Bir kış günü aracın ön camına naylon çekip Gökçedağ üzerinden Dursunbey'e vardık."

Hatırama bugün de devam ediyorum... Seferberlik yılları böylesine zormuş. Koca Hasan dedemle, Hatice ninemin üç kızları ve bir de oğulları olmuş. Yani Hasan dayıma ya da Uzun Hasan'a rahmetli dedem kendi adını vermiş. Hasan dayım daha on yaşlarında iken babası vefat etmiş. Hatice ninem ise üvey olduğunu hiçbirimize fark ettirmedi. Benim babaannemin, dedemin annesinin üvey annesi idi ama yaş olarak eşit idiler. Buna rağmen Hatice ninemden hepimiz çok memnun idik. Hasan dayımı, Hatice ninemin kardeşleri çok severlermiş. Büyükorhan ile Balat arası altmış dört kilometre. Hasan dayım, Hatice nineme ne zaman kızsa kaybolurmuş. Dayımdan ancak bir hafta sonra haber alınırmış. Ta ki birisi Balat'tan gelince. Hatice nineme gider "Hasan Balat'ta merak etmeyesin" diye haber verilince rahmetli ninemiz rahatlarmış. Hele ilkokulu bitirince tamamen Balat'ta kalmış, dayılarından ustalığı öğrenmiş, askerlik sonrası da Türkiye Elektrik Kurumuna girmiş, oradan da emekli olmuştu.

Sadece 1972 yılında birilerinin aklına uymuş Almanya'ya işçi olarak gitmiş bir sene sonra da çocuklarını götürmüştü. Ama orada kendini ikinci sınıf vatandaş hissedip geri gelmişti. Almanya macerasının tek faydası büyük oğlu Ufuk'a olmuştu. Ufuk iyi derecede Almanca ve sonra da öğrendiği İngilizce sayesinde iyi yerlere gelmişti.

Uzun Hasan dayımın yaptığı her şey beğenilir, takdir görürdü. Uzun Hasan dayımın, Koca Hasan dedem ile çocuklarının sığınağı olan Dursunbey'i görmek 1991 yılı kışında nasip oldu. Veteriner olan kardeşimin aracının arabasının camı kırılmıştı. Orhaneli'de bile o zaman takacak usta bulamadık. Dursunbey'de veteriner hekimlik yapan arkadaşını aradı. O da "Dursunbey'e gel, aracının camını burada yaptırabiliriz" demiş.