Niyet iyi olunca...

"Ne bir buzdolabı var. Ne bir masa ne bir sandalye. Su tesisatı bozuk, yerler silinmemiş..."

Günümüzde bazı imkânsızlıklardan dert yananları gördükçe hatırıma geçenlerde dinlediğim bir konuşmacının şu sözü geldi."İmkânlar arttıkça insanların sıkılmaya başladığı, seçenekler bollaştıkça da kısıtlandıklarını" söylüyordu...

Yıllar önce yeni hekim olup kendi memleketime yakın bil ilçeye Konya'nın Ereğli ilçesi Halkapınar Sağlık Ocağı'na gittiğim günü hatırlıyorum. "İşte şurası sağlık ocağı!" diyorlar. Bir hoş oluyorum. Önündeki molozlar ve inşaat malzemelerinden belli ki, binayı yapan müteahhit işini tam bitirememiş. Binanın alelusul yapıldığı her hâlinden belli. Duvarlar çatlamış, boyalar eskimiş.

Kapıdan içeri girdiğimde bir burukluk kapladı içimi. Ne bir buzdolabı var. Ne bir masa ne bir sandalye. Su tesisatı bozuk, yerler silinmemiş. Yani sağlık ocağına yakışmayacak tüm olumsuz şartlar mevcut.

Hiç unutmuyorum, kenarda bir miktar kızamık aşısı vardı. O yıllarda sıkıntısı çekiliyordu. Önceki memur hiç tedbir almadan bırakıp gitmiş. Nasıl ki köye tayin olmuş bir köy öğretmeni, sadece öğretmenlik değil aynı zamanda okulunun her şeyiyle ilgileniyor ise ben de sağlık ocağının hizmet verir hâle gelmesi için seferber olmaya karar verdim.

Baktım baraj inşaatı için bir firma çalışıyor. Birçok da çalışan işçisi var. O yıllarda sigorta hastanelerinde sıra almak sıkıntı. Ben ise sağlık ocağı hekimiyim. Prosedüre göre o hastalara bakmam gerekmiyor.

Ama ben doktorum bu ülkenin imkânlarıyla okuyup doktor oldum. Bu insanlar da bu ülkenin insanları değil mi Ben sağlık ocağında boş oturup beklerken, o insanlar neden SSK için gidip kuyrukta beklesin Niçin firmanın iş kaybı olsun.