"Madem gizlice sordun!.."

"Gereksiz merakım yüzünden, Ayla öğretmenimize, Alaaddin Bey'i sormuştum."

Alaaddin Bey'i hep aynı elbiseyle görürdük. Rengi biraz açılmış kahverengi elbisesiyle...

Ama hiçbir zaman bu elbiseyi ütüsüz, buruşuk veya çamurlu göremezdik. Hele ayakkabıları...

En çamurlu zamanlarda bile, okul kapısından adım atarken ayakkabıları pırıl pırıldı. Sanki halı üzerinde yürümüştü. Merak edip, bir gün sorduğumda, "madem bana gizlice sordun, o hâlde ben de sana gizlice söyleyeyim" dedi gülerek.

"Bu bir sır. Çantamda ufak bir poşet var. Onun içinde bir parça ıslak paçavra ve bir parça da kuru bez taşırım. Okul bahçesine girmeden önce, duvarın kuytusunda ayakkabılarımı önce ıslak, sonra kuru bezle temizler, yine poşete koyarım, işte çok önemli sandığın sır bu" demişti.

Alaaddin Bey gerçekten çok titiz ve tertipliydi. Kravatının kaydığını, cebinden bir şeyin sarktığını filan göremezdik. Hatta, ceplerinin hangisine ne koyacağı dahi planlıydı, öyle başkaları gibi bir şey gerektiğinde bütün ceplerini karıştırmazdı. Her şeyin yeri ve cebi belliydi...

Bir gün tahtada problem çözerken, kara tahtanın yarısını silme görevi verdiğinde, kahverengi ceketinin yakasında, nasılsa dikkatinden kaçmış iki tel beyaz saçını benden başka gören olduğunu sanmıyorum.

Alaaddin Bey böylesi bir insan böylesi bir öğretmendi. Gözü tok, yardımsever bir insandı. Kendi gereksiz merakım yüzünden, sınıf öğretmenimiz Ayla öğretmene özel olarak Alaaddin Bey'i sormuştum. Bu kadar tertipli, bu kadar huzurlu ve güler yüzlü oluşunu merak ediyordum. Evi, ailesi... Ayla öğretmen, beni hayretler içinde bırakan açıklamasını yaparken hem hayret ediyor hem de öğretmenime karşı hürmetim daha da artıyordu.