Karargâh bölüğü uyuyor mu

"Bu havada gelip eylem yapacak olanın alnını karışlarım" dedim nöbeti iptal ettim!"

Tatvan'da askerîgörev yaptığım yıllarımı anlatmaya bugün de devam ediyorum...

Komutanın önermesiyle müstakil kışlanın Karargâh Bölük Komutanı olmuştum. Yiyecek erzakın bile kar üstünde sırtta taşındığı birliğin mutfağı, hamamı, kazan dairesi, kantini, gazinosu, santrali, benzinliği, cephaneliği, nizamiyesi, karargâhı velhasıl bütün tesislerinin işletilme sorumluluğu bendeydi. Çöplerin toplanıp atılması bile başlı başına bir işti. Karargâh bölüğünde işler tıkırında yürüdüğünde kimse bunun nasıl yapıldığını bile fark etmez. Taa ki fiziki şartlardan bir arıza veya aksilik olsa, gözler Karargâh bölüğüne çevrilir...

Yine böyle bir günde öğle yemeğimi yerken, tavla oynayan bir üsteğmen bana laf atıp "Karargâh bölüğü uyuyor mu Karargâh bölüğü ne işe yarar" deme gafletinde bulundu. Zaten doluydum. "Karargâh bölüğü bütün gün kar temizliği yapıp vakit kalırsa içeride eğitim yapan bataryalardan farklı olarak şunu şunu yapar" diye bir saymaya başladım ki, daha hepsini sayamadan özür dileyerek beni susturdu. Yan masadaki tabur komutanım konuşmaları duyuyor, duymazdan geliyordu. İçinden kıs kıs güldüğü belliydi...

Kışın şiddetli olduğu günlerden birinde nöbetçiydim. Gece saatlerinde fırtına vardı. Nöbetçi asteğmen "komutanım, benzinliğe nöbetçiler gidemiyor" dedi. İlk defa böyle bir şey duyuyordum. "Ne demek gidemiyor" dedim. "Komutanım çavuş bana gelip söylediğinde ben de aynı sizin gibi söylemiştim, isterseniz gidelim, siz karar verin" dedi. Diyecek bir şey yoktu, "peki bakalım" dedim çıktık. Son bina olan Uçaksavar Bataryasının koğuşunun köşesini dönünce gördüm ki, adım atmak şöyle dursun fırtınada nefes bile alınamıyor, bıçak gibi kesiyor. O sıralar sık sık terör ihbarları da geliyordu. Buna rağmen bu havada benzinliğe nöbetçi göndermek açıkça ölüme göndermek olacaktı.