İnsan kendine zulmedermiş!

Baba fırsatını bulup "oğlum al şu anahtarı git dükkânı aç, bu iş inada bindi" der.

Hatıramdan önce duygularımı dile getireceğim birkaç cümleyi sizinle paylaşmak istiyorum.

Derler ki "Kendimizi başkaları ile kıyaslamayalım, kendimizi önceki hâlimizle kıyaslayalım..." Bir bayram sabahı adam oğluna der ki:

"Oğlum müşterilerimizin büyük bir bölümü çevremizden. Cemaate gidenler camide bizi de görseler iyi olur. Hem namazımızı kılarız hem dostlarımıza kendimizi gösteririz. Dostlarımızı sevindirmek hoş olur."

-İyi olur babacığım... Ne yapalım

-Hazırlanalım da yarın sabah bayram namazına biz de gidelim.

Oğlu babasının sözüyle hazırlanır. Ertesi sabah bayram namazı kılmak üzere iş yerine yakın olan camiye giderler.

Camide namaz kılan insanlar bayram hutbesi, tekbirler dua derken birbirleriyle bayramlaşarak yavaş yavaş camiden çıkarlar...

Ama o esnada umulmadık bir şey olur. Esnaf adamın önündeki bir vatandaş namazı bitirip bitirip tekrar namaza durmaktadır. Esnaf da gayrete katılır. Başlar o da tekbir getirerek namaz kılmaya...

Meğer bu söz konusu şahıs nafile namaz kılmaya niyetlenen birisiymiş. O kılar bizim esnaf kılar... Dört rekât on rekât yirmi rekât derken camide kimse kalmamıştır.

Esnafın oğlu arkalarda bir yerde bu enteresan namaz hâllerine anlam vermeye çalışırken babası bir fırsatını bulup "oğlum al şu anahtarı git dükkânı aç, bu iş inada bindi, beni bekleme" der.

Bundan 12-13 sene önceydi. Her sene kaçırmadığımız devre mülkümüzdeyken orada cuma namazı için İhlas Camii'ne gitmiştim.

O gün oranın görevlisi değil de başka birisi vardı. Vaaz kürsüsünde cemaati fazla ilgilendirmeyen konulardan bahsediyordu. Belki de onu anlamaya bizim kültürümüz yetersizdi. Bir şey ters gidiyordu. O da ezan okuduğu hâlde vaaza bir saati geçkin devam ederken cemaatte kıpırdanmalar olmaya başlayınca vaazı bırakıp mihraba geçti ki bu kişi imamlık da yapacaktı.