Hiç kimseye saygısızlık etmedim...
"Üzülsem de üzmeyeceğim onları asla. Zaten onlar üzmedilerki hiç beni, bugüne dek..."
Yıllar önceydi... Bir sene öncesinde Seydişehir'e gelin giden ablamı ziyarete giderken, Beyşehir'de inmiştim otobüsten. Böylece Konya'nın bir ilçesini ve Beyşehir Gölü'nü görmüştüm ilk kez.Söyledikleri gibi, yaklaşık bir saat sonra geldi; beklenen otobüs Konya'dan. Beyşehir yolcuları indi; onların yerine Seydişehir'e gideceklerle birlikte ben de bindim.Yola çıkmadan önce, atlasımdaki haritalara bakmıştım:"Nereye, nasıl gideceğim!" diye. O yıllarda navigasyon filan yoktu.Seydişehir, Beyşehir'den daha yakın, hem de epeyce yakın görünüyordu Akseki'ye. Yol yoktu ama iki ilçe arasında. O nedenle Beyşehir'e gitmem gerekiyordu önce. Sonra, Beyşehir'in güneydoğusunda kalan Seydişehir'eBirçok aile gibi biz de kendimize yetecek kadar buğday yetiştiremiyorduk köyümüzde. Arazimiz yeterli değildi çünkü. O nedenle genellikle sonbaharda birkaç komşu birleşir, eşekleriyle birlikte Seydişehir'e giderlerdi, buğday almaya. Beyşehir'e uğramadan kısa, kestirme yollardan Yol dediğime bakmayın; dağı taşı aşan, zorlu keçi yollarındanHele bir Zilan Geçidi'nden söz ederlerdi ki aman Allah'ım! Mevsim kışa yaklaşmışsa don da olurmuş oralarda, kar da tipi de İki çuval buğday için, neler çekmiş babalarımız neler!.. Dahası, ninem de gidip gelmiş o yollardan birkaç kez. Seydişehir yolunda ilerlerken otobüsümüz, bunları düşündüm de 15-20 yıl öncesine göre bile ne rahattık biz şimdi...Onca zahmet çekerek bizleri bugünlere getiren anne, baba, nine ve dedelerimizin hakkı ödenmezdi gerçekten.