Her üç adımda bir secde mi

"Tam 1.500 kilometre yolu yaya olarak çok uzun bir sürede yürümek zorunda kalıyorlar..."

Bundan on yedi sene önceydi. O zamanlar ikili öğretim vardı ve ben de 'öğlenci' oluyordum. Benim için bu çok iyi geliyordu. Küçük oğlum da sabahları kalkma zahmetinde kalmıyor, saat on iki gibi kahvaltı yapıp ondan sonra okula gidiyorduk. Öğretmenliğin o zamanlar bu avantajı beni daha özgür kılıyor, gece saat ikiye üçe kadar yazı yazabiliyor, televizyonda güzel belgesel filmleri izliyordum.

O gece on ikiye doğru Hindistan'da yaşayan Hinduların kendilerine göre 'hac' ibadetini anlatan bir belgesel ilgimi çekti. Dört tane zengin Hintli 'hacı' olabilmek için tam bin beş yüz kilometre yolu yaya olarak çok uzun bir sürede yürümek zorunda kalıyorlar ve Buda Heykeli'ne varınca da 'secde' edip kendi inançlarına göre 'hacı' oluyorlardı. İşin zor tarafı yürümek, üç adımda bir secde etmek, önlerine çıkan bir dağı aşamazlarsa da onun yüksekliğini hesap edip o kadar adımı atıp her üç adımda da secde etmek çok güç bir işti. Hiçbir evde konaklamak yoktu. İki yıla yakın bir sürede doğada kalıyorlardı. Kendilerinin çadırları ve yardım eden iki tane de hizmetçileri vardı. Bu meşakkatli yolculukbeni derinden etkiledi. Kırk beş yaşında idim. İlkokul ikinci sınıfa giden bir çocuğum daha vardı: Yüreğimi hacca gitme fikri sardı.

Ertesi günü eşimin de nüfus cüzdanını alıp müftülüğe müracaat ettim. Artık biz de her yıl hac için kuraya katılacaktık. Tabii ülkemizde hacca yazılıp hemen gitmek kolay değil. Küçük oğlumun üniversiteyi kazandığı sene 2017 yılında bize de hac nasip oldu ve eşim, dayım ve yengemle beraber sağ salim gidip geldik. Elhamdülillah Allah her arzu edene nasip etsin. Bizim için çok güzel ve özeldi...