Hasan Amca

"İnsanlar içlerindeki 'Hasan Amca'yı öldürdüler. Ne mutlu olabiliyor ne de mutlu edebiliyorlar!.."

Hasan Amca, eski toprak dediğimiz nadide kişilerden birisi idi. Büyük bahçeli evi, yol kenarında bulunmaktaydı. O yol güzergâhından geçenler onun ikramlarından kurtulamazdı.

İyilik, sevgi ve samimiyeti nam olarak kalmıştı. Günler, aylar, yıllar geçti...

Güzel yürekli, Hasan Amca'mız artık yaşlanmış, tatlı bir dede olmuştu. 100 yaşına gelmesine rağmen o sıcacık kişiliğini kaybetmemişti. Oysaki o da bu dünyanın sıkıntı ve zorluklarından nasibini alan kişilerdendi. Hanımını ve bir oğlunu ahirete yolcu etmişti. Ama hâlâ ona uğrayan yolculara güler yüzü ve meyveleri vardı. Tabii eskisi gibi gücü kalmamıştı. Gelenlere kendilerinin giderek bahçeden tarladan almasını istiyordu.

Şimdi de az da olsa böylesi yüce gönüllü insanlar hâlâ mevcut. Biz böylelerini görmeden de tanımadan seviyoruz.

Eskilerde yaşayan insanların çoğu böyle gönül ehliydi. Yardımseverdi. Paylaşmasını bilen samimi kişilerdi. Şimdi her geçen gün bu kişilere hasret kalmış bir zamanda yaşıyoruz.

Şu yaşadığımız döneme baktığımızda, bu özelliklere sahip insanları; enayi, saf, kandırılmaya müsait olarak görüp değerlendirip, bunun etiketini koyan kimseler türedi. İnsanlar âdeta Hasan Amca gibi olmamak için savaşırken, içlerindeki o 'Hasan Amca'yı öldürdüler. Ama ne mutlu olabiliyor ne de mutlu edebiliyorlar!

İşte biz de bu hayatta Hasan Amca gibi, arkamızdan yaşayacak iyilikler ekelim. Güzel örneklerimizle hayırlarımızı çoğaltalım. Yoksa geri kalan dünya, içi karanlık, zalim, bencil ve acımasız bir iklimde kalabilir. Hiçbirimiz evlatlarımızın, torunlarımızın ve neslimizin böyle bir dünyada yaşamasını istemeyiz değil mi Onun için geleceği nasıl görmek istiyorsak, şimdiden o tohumları dikmek zorundayız. Yoksa beklentilerimiz karşılıksız kaldığında, karşımıza dikilen ilk soru; "Sen ne yaptın ki benden ne bekliyorsun!." olacaktır.