Hani bana söz vermiştin

"Sen kendi dilinle kocanı kendinden kaçırttıysan ben niye huzurlu yuvamı bozayım"

Halamın evlilik için neler yaptığına ve neler yaşadığımızla ilgili hatıramı anlatmaya devam ediyorum.

Kocasının yakasına yapışan halamı sakinleştirmek için annem yine alttan alarak âdeta yalvarırcasına hatırlatıyor halama:

-Hani bana söz vermiştin sen. Eğer ağabeyinle evlenirsem bir dediğimi iki etmeyecektin. Ne dersem yapacaktın. Unuttun mu verdiğin sözleri... Üstelik ben senin evlenebilmen için bu evliliğe razı oldum. Yani senin mutluluğun için geldim bu eve. Şimdi kalkmış benim yuvamı yıkmaya çalışıyorsun!..

Babam tekrar araya giriyor:

-Bana bak kardeşim. Sen kendi dilinle kocanı kendinden kaçırttıysan ben niye huzurlu yuvamı bozayım Ben niçin çoluk çocuğumu huzursuz edeyim Buna nasıl razı olur senin vicdanın

-Yazıklar olsun sana da hanımına da. Bak o hiç öyle düşündü mü Beni kucağımda bir çocuk, diğeri yolda iken terk edip gitti. Benim çocuklarım çocuk değil miydi peki

Halam hem ağlayıp vicdan sömürüsü yaparak hem de içindeki zehri akıtarak ağzına geleni sayıp dökmüş ama ne annem ne babam halamın sözlerine aldırış etmemişler. Çünkü gerçekten ikisi de hayatından memnunmuş...

Halam amacına ulaşamadan yaralı bir panter gibi öfkeyle çıkıp gidiyor evine. Rahmetli babaanneme olmadık hakaretler ediyor bu defa. Genç kadın çünkü. Hiç olmadık şekilde yuvası dağılmış. Gurur meselesi yapmış ama kaybetmiş. Kocası gitmiş bir daha gelmez. Nerededir ne hâldedir bilinmez. Ama çaresi de yok bu pişmanlığın.