"Köylünün mektubuna güzeldestanlar, mâniler yazmada yetenekli birisiydim..."
Bana kaç yaşımda olduğumu sordukları zaman, cevap vermekte zorlanırım. Çünkü her şeyden önce doğum tarihim belli değildir. Bu konudaki sorulara "psikolojik yaşım yirmi, biyolojik yaşım yetmiş beş, sağlık yaşım elli, antropolojik yaşım ise -ki bence en önemli olanıdır-on bin" diye cevap veririm.Bunun nedeni hayatımda taş devrinden izler, feodal dönemden kesitler, kapitalist toplumdan yaşantılar olduğu gibi bilgi çağından da bilgiler ve yaşantılar var. Bir bakıma ne kadar uzun bir hayat değil miİnanın, yaşadıklarımı düşününce, kendimin bile başı döner. Âdeta yaşadıklarıma inanmakta güçlük çekerim. Şüphesiz benden çok uzun yaşayanlar da var. Fakat sorumluluk, gözlemlemek, hissetmek ayrı bir duygudur.Bana göre, doğduğum yıllarda yaşadığım çevrede, sosyolojik ve ekonomik kavramlar henüz bilinmiyordu. Bu kavramlarla tanışmam için daha onlarca yıla ihtiyaç vardı. Bir başka deyişle yaşanılan dönemin çok gerilerinde doğmuştum.Dünya görüşünü çevreleyen bir insanlık anlayışına varmak için uzun yıllar beklemem ve mücadele etmem gerekiyordu.Bu sürenin çok uzun olmadığını anlayacak bir şuurda da değildim. Fakat yıllar göz açıp kapayıncaya kadar hızlı geçti.Doğduğum ve büyüdüğüm köyde okur yazar sayısı çok azdı. Ben ilkokulda okurken nice asker mektupları yazdığımı ve okuduğumu, karşılığında da meyve türü yiyecekler verildiğini daha dün gibi hatırlıyorum. Takdir edilmek ve küçük bile olsa böyle hediyeler almak çok hoşuma giderdi. Mektup yazma konusunda benim tercih edilmemin nedeni, sadece okur yazar olmam değil, mektuplara güzeldestanlar ve mâniler yazmada yetenekli olmamdı. Hatta o devirde kasabalarda içine mâniler ve destanlar yazılmış hazır mektuplar bile satılırdı.