"Alışverişin orta yerinde, gözümün takıldığı bir noktada yüreğim hop etti, inanamadım!.."
Hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum...Teyzemlerin durumu iyiydi. Eniştem tüccardı. Cumartesi günü semt pazarı kurulurmuş. Teyzem, istersem onunla birlikte pazara gidebileceğimi söyleyince sevindim.Teyzemin, benim yaşımdaki kızı Ayfer, "Hatice, sana hikâye konusu da çıkar" deyince, hazırlanıp pazarın yolunu tuttuk. Zaten teyzemlere yakınmış pazar yeri. Bir cadde altından itibaren, uzun ve geniş bir cadde trafiğe kapatılıp sağlı sollu tezgâhlarla doluyormuş. Öyle dedi Ayfer...Pazar yeri de gerçekten pazar yeriymiş... Mahşerî bir kalabalık. Bağıran, çağıran, pazarlık eden, tartışan gırla gidiyor... Çoğunlukla müşteriler hanım. Giyim ve benzeri tezgâhlardaki satıcılar da kadın. Daha çok sebze ve meyve satanlar erkek. Her şey çok güzel ve her şey enteresan.Alışverişin tam orta yerinde, gözümün takıldığı bir noktada yüreğim "hop" etti. Olabilir miydi Yoksa bir göz aldanması veya benzetme miydi Hayır... Bu Alaaddin öğretmendi... Onu ilk defa değişik bir kıyafette ve değişik bir işin başında görüyordum.Hafif çiseleyen yağmurun altında, üzeri brandalarla örtülü büyük tezgâhlardan ayrı, kuytu bir köşede, ters çevirdiği boş bir sandığın üzerine konmuş bir limon sandığının arkasında duruyordu... Limon mu satıyordu insanlardan mı gizleniyordu belli değildi... Kim bilir belki de daha yeni başlamıştı bu işe... Belki de öğrencileri tarafından görülme durumuna karşı oturduğu yerde değil uzak bir semtte satıyordu limonları. Belki bu sebeple kulaklarına kadar indirdiği yün örgüsü bir bere ile yüzünün yarısını kapatmaya çalışıyordu. Eski bir boyunbağı ve yakaları kaldırılmış eski bir paltonun içindeydi.