Doğum yılı bile kesin değildi
"Bizimkiler gibi on iki çocuğu olan anneler hangisini ne zaman doğduğunu bile tam hatırlamazdı..."
Hatırama bugün de devam ediyorum. Hâlen yaşamakta olan altı kardeşim ve kendi doğum günümü ve ayını bir tarafa bırakalım, yılımız bile kesin değildir. Aynı şekilde, tabii ki ölen beş kardeşimin de doğum ve ölüm tarihleri kesin değildir.Hatta bazen, ölen kardeşin ismi ve tarihi, doğan kardeşe veriliyordu. Çocuğun doğum tarihi birkaç yıl az veya çok olsa ne çıkardı ki!Anne ve babalar çocukların doğum tarihini "kar yağarken", "yayla göçünde", "harman vakti", "ekin zamanı", "pekmez sıkılırken", "çift sürerken", "koyunlar kuzularken" gibi yuvarlak tahminlerle ifade ederlerdi.Bizimkiler gibi on iki çocuk yapmış anne babalar ise aylar ve mevsimler gibi uzun bir zaman dilimini kapsayan tahminlerle yetinme "Seferberlik sırasında", "93 Harbi döneminde" gibi on yıl kadar uzayan hayli geniş bir zaman tahminiyle belirtmeye çalışıyorlardı. Fakat kalabalık çocuk sahibi olan anne ve babaların, çoğu zaman, bu tür tahminlerinde bile yanılmış olabilmeleri oldukça doğaldır diye düşünüyorum. Şimdi doğum gününü gününe saatine hatta dakikası dakikasına kayıt edenler ile kıyaslandığını bir düşünseniz ya...Bu anıları yazarken Akseki Fersin köyünden arkadaşım Prof.Dr. Önal Bey yanımdaydı ve bu konuyla ilgili babası rahmetli Sofu Dayı'nın anlattığı benzer bir olayı bana aktardı.Önal Hoca, babasının adını çocukluğunda "Sofu" olarak bilir, asıl adının Mehmet olduğunu, Sofu adının dedesinden geldiğini ortaokul sıralarında öğrenir. Çünkü o devirde, soyadı da olmadığından, insanların lâkabı, asıl adlarından daha çok bilinmekteydi.