Değer miydi, evet...

"Aşağıya çarşıya indim... İnsanlarda bir telaş bir koşuşturma ki anlamak mümkün değil..."

Hepi topu şöyle merdivende kenara çekildim, gence yol verdim. Kucağında kocaman koliler vardı. Gençti güçlüydü ama yorulmuştu. Alnı terlemişti. Kim bilir o iki üç koliyi kucağında nereden beri taşıyordu

Bilmeyenler için tarif edeyim birazcık... Yenibosna'daki Kuyumcukent çarşısı var... Oranın galiba Doğu tarafında caddeye çıkan iki yüz metrelik yokuş yaya yolu var.

Bir işim düştüğü için çalıştığım iş yerine de yakın olan bu çarşıya bir koşu gidip geleyim demiştim. Hızlı hızlı inerken baktım o yokuştan çarşıya geçen kısımdaki merdivenlerin başında bir genç var. İki kat mı üç kat mı kim bilir kaç kat merdiven çıkmış... Daha önünde iki yüz metrelik yokuş yaya yolu var... Bu dik yokuş kısmı da çıkacak belli ki

"Şu delikanlıya önceliğimi vereyim" dedim. O merdivenlerden on saniye bile olsa ben inene kadar kenarda beni beklemesin. "Benim elimde bir şey yok. Ben onu bekleyeyim" dedim...

Kenara çekilip gence de seslendim:

"Sen bekleme gel..."

Gencin o anda minnet duyan gözleriyle bana bakıp, nefes nefese "Abi Allah senden razı olsun" demesini dünyalara değişmezdim...

Bilsem ki herkes böyle dua edecek, herkesin önce geçmesi için orada bin defa da olsa beklemeyi tercih ederim...

Ne oldu, inmedim mi sonra aşağıya İndim... Geciktim mi Hayır... Banka kuyruğunda bile bazen on on beş dakika bekliyoruz. Merdiven başında, elinde yük olan birinin senden önce geçmesi için ona sırasını vermek çok mu zaman kaybettirir