"Yolda başka araç olmazsa günde bir kez inleyerek giden kamyon bir eğlenceydi bize..."
Bayram sevinci yaşayan mini mini çocukları seyrederken daldım gittim istemeden... Hani şu apartman merdivenlerinden patır patır inerek kapı kapı zile basıp bayram kutlayıp şeker toplayan, veren olursa da elli yüz cep harçlığı almaktan başka bir eğlencesi olmayan çocuklarımızı... Sonra çocukluğumu hatırladım...Özenmek değil, kıyaslamak hele hiç değil... Sadece hatırladım elimden kayıp giden çocukluğumu...Eskiyi değil gençliğimizi çocukluğumuzu özlediğimizi fark ettim... Yoksa kim ister eskinin toprak yollarında kamyon arkasından toz toprak için koşmayı... Yolda başka araç olmazsa o günde bir kez giden kamyon bir eğlenceydi bize... Arada bir çıkan korna sesi bir yenilik olurdu hayatımızda...Annelerinin sunduğu sabah kahvaltılıklarına bakmayan şimdiki çocuklar mı şanslıydı, yoksa anneleri, sabahtan öğleye kadar tarlada ot taşırken bize evde bıraktığı çökelekli yufka ekmeği "bundan başka bir şey daha var mıdır" gibi bir meraktan bile uzak yiyen bizler miHemen hepsi birbirinin aynısı olan alışveriş merkezlerini dolaşıp birkaç global markanın Franchise şubelerinden güzellik ve kişisel bakım malzemeleri seçmeye çalışan kızlarımız mı daha zevkliydi, yoksa türkü mırıldanarak kasabadan kendisine getirilmiş yarım metre kanaviçe ve iki top merserize iplik ile el işi yapabileceğine sevinen kızlarımız mıElinde mini tepsi ile reyona yaklaşıp kredi kartı okutarak aldığı değişik boy ve ebatlardaki karton kutularda, değişik kokulu kahveleri yudumlamak üzere; belinde ayak topuklarını örtmeyecek kısalıkta ve streç dar paça pantolon, ayağında spor ayakkabı ile arkadaş muhabbetinde coffe yudumlayan genç mi daha sosyaldi yoksa düğünlerde halay çeken gayrı günlerde pancar sulamak üzere tarlaya giden kara yağız çiftçi delikanlılar mı