Bu birikimi neye borçlusunuz

"Kendisine günlük gazete okuma alışkanlığım olduğunu, kitap okuduğumu anlattım..."

Geçtiğimiz günlerde hayatımda unutulmaz bir tecrübe yaşadım. El aletleri, ekipman ve kimyasal maddeler alanında dünya çapında öncü ve lider olan köklü bir Alman markasının Türkiye CEO'su ve beraberindeki heyet Antalya'ya geldiler. Daha önceden kendilerine bilgi verilen dört beş firma ziyaret programına dâhil edilmişti ve biz de bu firmalardan biriydik.

Planlanan gün ve saatte CEO ve ekibi iş yerimize teşrif ettiler. Aslında ziyaretin on beş yirmi dakika sürmesi öngörülmüştü. Ancak sohbet ilerledikçe konular derinleşti. Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik şartları, bu şartların temel sebeplerini, Orta Doğu'da özellikle Suriye'de yaşanan krizleri ve tüm bunların iş dünyasına olan yansımalarını konuşmaya başladık. Ziyaretin süresi planlananın aksine kırk elli dakikaya kadar uzadı.

Sohbetin bir yerinde CEO bana dönerek hayretini dile getirdi. Bir sanayi sitesinde, bir LPG dönüşüm atölyesinde bu kadar derinlikli ve geniş perspektiften meseleleri konuşmayı hiç beklemediğini, hatta kendi ekibiyle bile birçok konuyu bu kadar rahat ve net konuşamadığını söyledi. Ardından merakla sordu:

"Bu bilgi birikimi ve yorumları neye borçlusunuz"

İşte o an, yıllar önce verdiğim bir söz zihnimde canlandı. Kendisine uzun yıllar günlük gazete okuma alışkanlığım olduğunu, Türkiye gazetesini düzenli takip ettiğimi, kitaplar okuduğumu anlattım. Hatta yeni aldığım yeni elime geçen iki kitabın benzer iki tanesini, isterse kendisine hediye edebileceğimi söyledim. Memnuniyetle kabul etti. Ziyaretin sonunda hem CEO'ya hem de yanında bulunan satış müdürüne ''Herkese Lazım Olan İman'' ve ''İngiliz Casusunun İtirafları" kitaplarını hediye ettim...