"Artık bu yerde kalamazsın!"

"Sen kasabamızın üç şartına aykırı hareket ettin. Artık bu kasabada kalman imkânsız..."

Dervişin yaşadıklarını anlatmaya bugün de devam ediyorum...

Zaptiyeler gelir dervişi yaka paça karakola götürürler. Hayli bir hesaba çektikten sonra da "sen birinci şartı bozdun" diye ikaz ederek bırakırlar.

Derviş şaşkın bir hâlde karakoldan ayrılıp evine doğru giderken bir arkadaşına rastlar. Derdini söyler:

"Şu işe bak arkadaş. Ben Allah'ın dinine uygun olmasını isteyerek bir kadına nasihat edeyim,dedim. Mükâfat olarak yüce Allah bana karakolda sabahlamayı nasip etti, şaşılacak iş" der demez hemen arkadaşı haykırır:

"Yetişin burada Allah'ın işine karışan var!"

Polisler zaptiyeler hemen gelip dervişi yakalayıp tekrar karakola götürürler. Bu defa daha şiddetli tekdir ederler. Hesaba çekerler. Ardından "ikinci kuralı bozdun" diyerek bırakırlar. Derviş yorgun argın bitkin hâlde evine gider. Hanımına çok yorgun ve keyifsiz olduğunu söyler. Kendini yatağa atıp istirahate çekilir. Akşamüstü dervişin arkadaşları gelmiştir. Kapıyı çalıp kapıya çıkan dervişin hanımına derler ki:

"Yenge derviş efendiye söyleyiverir misin Beraber bu akşam ava çıkacaktık!"

Kadın içeri girer kocasına durumu anlatır. Derviş o gün karakolda zaptiyelerin hışmına uğramış ve bitap düşmüş hâldedir. Ne hâlini anlatabilecektir. Ne gitmek istese gidebilecek hâli vardır. Hanımına der ki:

"Git arkadaşlarıma derviş evde yok birkaç gün sonra gelecek de!"

Bunu duyan kadın dışarı çıkıp haykırır: