Tıklanma uğruna kaybolan insanlık
Dijital dünyanın ticari malzemesi olduk. Değerlerimizin, hissiyatımızın, kimliğimizin hiçbir önemi kalmadı. Sadece etkileşim almak uğruna, farklı mecralarda kimliğimizin ve benliğimizin çok ötesinde, başka yansımaların esiri olmuş durumdayız. Algoritmanın etkileşimi bizi teslim almış durumda. Daha fazla görünür olma uğruna ilkelerimizden, vicdanımızdan ne de çok ödün veriyoruz...
Hiç bu kadar kirlenmemiştik. Bir şeyin çok izlenmesi, onun kaliteli ve iyi olduğu anlamına gelmiyor. İnsani değerlerin kaybolduğu bu mecrada, birilerinin sadece birkaç saniye bizim paylaşımımıza kalmış olması ya da bir tuşa dokunması ve bunun karşılığında bir miktar da maddi kazanımda bulunmak bizim için her şeyden daha önemli hale geldi.
Aslında çok büyük bir sosyal depremin enkazı altındayız. Büyük bir yıkımdayız ve bunun farkında bile değiliz. Belki başımızı kaldırıp kendi sayfalarımıza daha dikkatli baktığımızda, kendimize soracağımız ilk soru şu olacak: "Sahi, bu ben miyim" Ya da: "Hangi ara bu kadar değiştik"
Özellikle belli sosyal medya mecraları tamamen bu konsept üzerine kurgulu. Kalitesizliğin, cinsel pazarlığın, şehvetin ve nezaketsizliğin daha doğrusu küfürbazlığın zirve yaptığı mecralar... Hep söylerim: Tabii ki yasaklar kulağa hoş gelmiyor. Ancak sosyal disiplin hepimiz için her zaman olmalı. Dijital dünyada bu kontrol büyük oranda kaybolmuş durumda.
Oysa ki her vicdanlı bireyin bu sosyal disipline dair bir tepkisi, bir beklentisi olmalı. Bugün bu enkazın altında biz kalmamış gibi görünsek de, bunun ailemize ve gelecek nesillerimize yansıması ve faturası çok daha ağır olacak. Bu bir sosyal dönüşüm değil; bu, sosyal bir yıkım. Bu, dijital bir gelişim değil; bu, büyük bir felaket.