Söylenen değil, söyleyiş biçimi

İletişim evreninde insanlar, ne söylendiğinden çok nasıl söylendiğiyle ilgileniyor. Sosyal diyalog kurduğumuz evrendeki tüm varlıklarla bir bağ oluşturuyoruz. Gözlemlediğimiz her unsura ait bir yorumumuz, bir analizimiz oluyor. Bunlar içerisinde en çok tartışma konusu olan durumlardan biri ise belki de eleştiridir. Eleştirebilmek başlı başına bir kültürdür. Eleştirinin dozu, zamanı ve tonu çok önemlidir. Birine bir şey söylemek kadar, onu nasıl söylediğimiz de en az onun kadar önemlidir. Hepimizin kulağına "eleştiri" kelimesi olumsuz gibi gelse de, aslında tonu yapıcı olursa eleştiri; savunma değil, olumsuzluk değil, gelişim doğurur.

Günümüzün büyük sorunsallarından biri, sınır bilmeyen eleştiridir. Ne yazık ki eleştiriyi; hakaret, kırmak ve yıkmakla aynı eksende gören bireyler yüzünden, eleştirinin iletişim dünyasına olan katkısını ihmal eder olduk. Elbette herkesin kırılma noktası farklıdır. En ufak bir sözle incinebiliyoruz. Hiçbirimiz eleştirilmek istemeyiz. Ancak şunu da göz ardı etmemek gerekir: Gerçekten hayatın içinde teğet geçtiğimiz, kaçırdığımız ya da ihmal ettiğimiz durumları ancak farklı bir gözün, başka bir bakışın yansıtmasıyla fark edebiliriz. Aynada her gün kendini aynı formatta gören birey, değişime ve dönüşüme ulaşamaz. Bu gelişim için belli başlı uyarılar almamız gerekir ve bu uyarıların merkezi, eleştiriyle buluşur. Herkesin özellikle sosyal medya başta olmak üzere kendi huzurunu korumaya hakkı vardır.