Günlük hayatımızın belli bir kısmı artık algoritmalar tarafından yönetiliyor. Sosyal medyada hangi içerikleri göreceğimizden, alışveriş sitesinde hangi ürünü alacağımıza; tatilde ya da eğlence mekânında nereye gideceğimizden, yatırımlarımızı hangi alana yapacağımıza kadar birçok kritik kararı, farkında olmadan algoritmaların yönlendirmesiyle veriyoruz.
Bu durumun iki yönü var. Bir yandan kolaylık ve hız bizim için büyük bir avantaj. Algoritmaların sunduğu alternatifleri hızlıca değerlendirmek zaman kazandırıyor gibi görünüyor. Ancak diğer yandan, aslında bize ait olmayan tercihleri, onların yönlendirmesiyle bağımlılık hâlinde seçiyoruz.
Algoritmalar, kimin gönderisini göreceğimize, hangi haberin karşımıza çıkacağına, hangi videoda daha uzun vakit geçireceğimize kadar birçok kararı bizim yerimize veriyor. Bu, bizim gerçekliğimizi sınırlayan ya da farklı yöne yönlendiren bir durum. Tüketim alışkanlıklarımızdan borsada saniyeler içinde yapılan alım-satımlara, hatta kredi onay süreçlerine kadar her alanda algoritmalar etkisini gösteriyor.
Ekranımıza düşen bilgi akışı bizi yönlendiriyor, ama unutmayalım: Bu bilgiler filtrelenmiş bir şekilde önümüze geliyor. O filtreden nelerin geçirildiğini ise çoğu zaman bilmiyoruz. Kontrol edebilmemiz çok da mümkün değil. Sistem bize ne sunuyorsa, biz de onu seçiyoruz.