Dijital itaat: Beğen tuşuyla onaylanan hayatlar

Artık hayatımızın içinde yaptığımız eylemlerden kullandığımız ifadelere, gittiğimiz yerlere, giyim tarzımıza ve hatta yaşam felsefemizin tamamına yön veren şey; sosyal medyada bize uygulanan etkileşimler. Aldığımız her beğeni, beynimizde yaptığımız eylemlerle ilgili olayın derinliğine iniyor. Beğeni almadığımız herhangi bir durumda ise kendimizi güçsüz, başarısız ve kıymetsiz hissediyoruz.

Dijital platformlar fiziksel olarak bir otorite uygulamıyor; ama algoritmalar ve sosyal dinamikler davranışlarımızı yönlendiriyor. Farkında olmadan "Acaba bu paylaşıma ne kadar beğeni alırım Kaç tane beğeni gelir Nasıl yorumlar alırım" kaygısıyla hareket ediyoruz. "Yaptığım bu paylaşım ya da yazı tepki alır mı Linç yer miyim" korkusuyla yaşıyoruz. Aslında kendi kendimize sansür uyguluyor ve görünmez bir baskı altında kalıyoruz.

Peki gerçekten beğeni sayıları bizim gerçek değerimizi ve kalitemizi ölçüyor mu Böyle düşündüğümüz için daha çok kabul görmek, daha fazla görünmek ve daha çok sevilmekle ilgili bir telaşa kapılıyoruz. Bu sanal duruş hayatımızı tamamen esir almış durumda. Bu baskı altında otomatik olarak kendimizi kodluyor ve ürettiğimiz içeriklerde, paylaşımlarda tamamen bu dijital itaate kendi isteğimizle boyun eğiyoruz.