Yobazın özene bezene yarattığı Şalcı Bacı!

Şu gerici, yobaz takımı gerçekten bir alem!..

Tarih bilinci deseniz, hiç yok... Tarihi karalamak, hatta yok saymaya yeltenmek deseniz, dibine dek mevcut! Yalan, dolan, sahtekarlık, uydurmasyon deseniz, gani!.. Belgeleriyle tarihe mal olmuş olayları tahrif etmek bunlarda,"Özel tarih"adı altında uyduruk olaylar yaratmak bunlardan, dizi dizi kitaplar yazıp, dergiler çıkarıp tarihi en gülünç şekilde yeniden yazmak yine bunlarda.

- Tabii, sonunda her şekilde rezil-i rüsva olmak da bunlarda!..

Değerli tarihçi Sinan Meydan'ın"Yalanlara, çarpıtmalara, iftiralara PANZEHİR" adlı kitabını okudunuz mu Israrla tavsiye ederim. Yıllar önce okuduğumda çok etkilenmiştim. Sinan, engin tarih bilgisi ve titiz araştırmacılığı ile, gerici, yobaz takımının tüm abuk subuk iddialarını bir bir çürüten yiğit bir Atatürkçü kardeşim.

Bir çok iğrenç yalanın ipliğinin pazara çıkarıldığı kitabın bir bölümünde Erzurumlu "Şalcı Bacı" anlatılıyordu. Bilmiyor musunuz Ne ayıp! Ne kadar cahilane! Halbuki, girseydiniz Google amcaya, "Şalcı bacı"yazsaydınız, birbirinin kopyası tam 16 bin sayfa bulacaktınız!

- Çünkü o bir internet fantezisiydi!

Şapka kanununa muhalefetten asılan bacı!

Aslında yalanın doğuşu 1969'a dayanıyordu...

Cumhuriyet tarihi yalanlarının üstadıNecip Fazıl Kısakürek, "Son Devrin Din Mazlumları" adlı kitabının"Şapka Kurbanları" bölümünde şöyle yazıyordu:

"...Kalabalık vilayet binasının önünde... Sesler.. Şapkayı istemiyoruz... Gavur kılığına giremeyiz... İstiklal Mahkemesi... Başta Gavur İmam lakaplı bir hoca ile Hoca Osman isimli bir din adamı, aralarında da bir kadın, sehpada 33 ceset..."

Necip Fazıl'ın kaynağı neydi peki Yoktu! Hiç olmamıştı ki! Kaynağı, şairane hayal gücüydü! Ama aynı yıl yayınlanan "Çetin Altan'dan Demirel'e Eş Kişiler Zinciri"kitabını yazan gazeteciNimet Arzık'ın,"Şalcı Bacı Asılmağa Gidiyordu" bölümü için göstereceği bir kaynağı vardı: Necip Fazıl'ın o şairane yazısı! Nimet Arzık şöyle anlatıyordu sehpaya giden Bacı'yı:

- Şalcı Bacı'yı iki metre boyuyla, "isli" yüzüyle, yılan yılan incelmiş örgüleriyle, siyah poşusuyla ve bütün sabır felsefesiyle darağacına vardırıyordu bu icaplar...

Şairane bir anlatım, değil mi Böylece henüz adını bile bilmediği Şalcı Bacı'nın iki metre boyunda, "isli yüzlü", örgülü saçlı olduğunu da çözüvermişti, iyi mi!

Sonrası daha da traji-komikti... 1974 yılında, artık hapishaneden Cumhurbaşkanı affıyla çıkmış ve keskin bir"dönüş"gerçekleştirmiş olanÇetin Altan, "Sırtında Üç Ölüyle Dolaşan Kişi" başlıklı köşe yazısında dedesini anlatıyordu:

- Dedem Hasan Paşa çok sert bir askerdi. Bir şapka isyanını bastırmakla görevlendirildiği bir kentte, hızını alamayıp bir de kadın asmıştı. Ben o tarihte henüz doğmamıştım. Çok ama çok sonradan öğrendim bunları...

Çetin Altan'ın dedesinin sertliğine örnek verdiği "ben daha doğmamıştım. Çok sonradan öğrendim" dediği bu olay uzun yıllar sonra, bu kez bir"bilimsel araştırma"kitabına kaynak olacaktı...Cihan Aktaşisimli, türbanlı bir mimar, hem Nimet Arzık'ın, hem de Çetin Altan'ın yazılarını kaynak gösterip, "Şalcı Bacı'yı" bir tarih tezi haline getirivermişti! Üstelik çalışmasında olayı aynen şöyle anlatıyordu:

- İdamına götüren suçu naşıl işlediğine dair yeterince bilgiye sahip olamadığımız... Bohçasıyla girdiği evlerde, avlularda şallarını sergilerken şapka kanunu hakkında ileri geri laflar etmiş mi, emin olamıyoruz...