Ulus devleti yıkamadılar!

Dünkü yazımın sonlarında şöyle demiştim:

- Avrupa Birliği "Eski Ahit"teki"Hıristiyan Birliği"ni, bir diğer deyişle,"Yeni Roma İmparatorluğu'nu" hayata geçirme projesiydi!

Avrupa, bir yandan bu "proje" için kolları sıvarken, diğer yandan dünyanın yeni patronu ABD'nin ortaya koyduğu"yeni sömürgecilik"şartları doğrultusunda özellikle Afrika, Latin Amerika, Ortadoğu ve Asya'da kukla devletlerin oluşturulmasında önemli rol üstlendi.

Bu kez karşılarında adınıWinston Churchill'in koyduğu; Sovyetler Birliği önderliğindeki"Demir Perde"ülkeleri vardı. Dünya yarım asırlık bir "soğuk savaş" sürecine girmişti.

Evet sıcak savaş yoktu belki ama, bölgesel, yerel "paylaşım savaşları" tüm hızıyla devam etti. Özellikle petrolün en önemli kaynağı Ortadoğu'da darbeler, Baas adı verilen cumhuriyetçi hareketler ve tabii Batı'nın hegemonyası iç içe sürdü gitti.. Soğuk savaşın arenası, tam göbeğinde İsrail devletinin kurulmasıyla birlikte artık Ortadoğu'ydu!..

İngiltere, tam da Churchill'in söylediği gibi tüm siyasetini ABD ile siyasi birliktelik üzerine kurmuştu. Ancak Avrupa da olanlara da kayıtsız kalamazdı; bu nedenle 1961'de o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) üye olmak için başvurdu. Ancak, Fransa lideriCharles De Gaulle'ün vetosu nedeniyle Avrupa Birliği'ne ancak, onun ölümünden sonra 1972 sonunda tam üye olabildi!..

- Böylece 12 Havarinin temsil edildiği Avrupa Birliği bayrağı son şeklini almış oluyordu!..

Hristiyanların Avrupası!..

Türkiye de aynı zaman diliminde AET'ye üye olmak için başvurmuştu...

Ancak yarım yüzyıllık adaylık sürecinde değişen hiçbir şey olmadı; Türkiye en fazla"Gümrük Birliği"ne kabul edildi. Haa, bir de sonu gelmez bir "aday ülke"pozisyonunda çırpındı durdu! Verilen sözlerin hiçbiri tutulmadığı gibi, hak ettiği hiçbir destek ve yardımı da alamadı...

Avrupa Birliği ise 70'lerin sonundan itibaren giderek genişlemeye başladı. İkinci Dünya Savaşı'nın yıkıcı etkilerinden kurtulan Almanya ise lider ülke konumuna yükselmişti. Ancak hala ekonomik olarak etkisinde tutacağı"köle ülkesi" yoktu!..

İngiltere'ye gelince; AB'nin üyesiydi ancak Avrupa'dan uzaktı... Sovyetler Birliği'nin yıkılması, Doğu ve Batı Almanya'nın birleşmesi ile birlikte "Yeni Dünya Düzeni" adı verilen 3. Emperyalizm dalgasında tamamıyla ABD'nin yanında ve onun"stratejik ortağı" olarak yer aldı.

Bu ikilinin üçüncü stratejik ortağı ise İsrail oldu.. Siz bakmayın bizim en büyük Türk büyüklerinin"Büyük Ortadoğu Projesi'nde ABD ile stratejik ortağız"palavralarına... Bu üç ülkenin gözünde kendileri dışındaki herkes, tüm ülkeler ancak"Stratejik uşak" olarak konumlanabilirdi, o kadar!

Neyse, konumuza dönersek; Sovyetlerin çöküşü ile birlikte "tek kutuplu" bir dünyaya dönüş tüm ülkelere bastırılmaya başlanmıştı;Francis Fukuyama "Tarihin Sonu"kitabında artık ideolojilerin bittiğini yazıyor, ABD'nin siyasi liderliğinde, çokuluslu dev şirketlerin ekonomik önderliğinde yeni ve mutlu bir dünya yaratılacağı masalını anlatıyordu.

Ancak bunun için "Ulus-devletler" yıkılmalıydı! Mutlu, refah içinde bir dünya nın önündeki en büyük engel Ulus-devletlerdi!

Yeni Dünya Düzeninde yeni moda"kent devletleriydi!"ordusu olmayan, teknolojik altyapısını dev şirketlerin istediği biçimde oluşturmuş minicik devletler yani!..

Avrupa Birliği ise son sürat Avrupa'nın tamamını birliğe entegre etme çalışmalarını sürdürüyordu. Özellikle de eski Sovyet ülkeleriyle, bir zamanların"bağlantısız"ülkelerini! Örneğin Yugoslavya özellikle Almanya'nın çabalarıyla acımasızca parçalandı; çoğunluğu Bosna'lı Müslüman 250 bin insanın vahşice katledilmesi pahasına! Bu parçalamanın ardından Hristiyan halkların kurduğu ülkeler AB'ye alındı. Diğer Doğu Avrupa ülkeleri gibi. Ancak AB'nin 12 yıldızlı bayrağı, üye sayısı 28'e ulaşmasına karşın değişmedi.