"Kadın insan mıdır"

Başlıktaki soru, Suudi Arabistan'daki bir konferansın(!) konu başlığıydı!.. Konuşmacı daFahd El Ahmediisimli insanlıktan azıcık olsun nasibini almamış birherif-i naşerif! Bu soru ne yazık ki, neredeyse insanlığın her türden inanç ve doğal olarak batıl itikatlarla tanıştığı, kabile büyücülerinden başlayıp, dinsel önderlere kadar ulaşan binlerce yıllık serüvenin anahtar sorularından biriydi... İlkel kavimlerden başlayarak, eski çağların büyük tarım imparatorluklarına ulaşıncaya dek geçen devasa zaman dilimi içinde kadın giderek küçümsenen, dışlanan, horlanan ve sonuçta damgalanan süreci en ağır şartlar altında yaşamak zorunda kaldı... Tarih zamanımıza doğru ilerledikçe, semavi dinler olarak bilinen üç büyük dine ulaşıldıkça kadının ortak sıfatı da belirginleşti: - Şeytanın yeryüzündeki sureti! Niçin biliyor musunuz; kadının"adet görmesi"yani kan, erkek egemen ve de cehaletin en koyusunu yaşayan topluluklarda anlaşılamayan, bu nedenle "şeytan işi" olarak görülen bir durumdu da ondan! Ve giderek kadın; kuraklıktan, sele, depremden vebaya tüm doğa felaketlerinin, tüm hastalıkların, tüm olumsuzlukların en büyük sorumlusu olarak görülmeye başlandı. Bunun yanı sıra kadın, kız çocuk giderek"mal",yani alınır satılır, istenirse yok edilir bir meta durumuna da indirgendi, ne yazık ki!.. Tarihin ileriki evrelerinde"Anaerkil"yani kadını el üstünde tutan topluluklar da oldu... Örneğin, İslamiyet öncesi Türklerin dini Şamanizm'de, kadının erkekle eşit söz hakkı ve eylemlere sahip birey olduğu kabul ediliyordu... - Ancak büyük işgal ve yıkımlar bu kültürün de tarihe karışmasını sağladı... Yüzyılların ezası! Ortaçağ'da kadın için öncekinden farksız, hatta çok daha korkunçtu... Çünkü, erkeğin, kadına karşı öfkesi ve kini kurumsallaşmıştı!.. Örneğin üç büyük din dediğimiz, sırasıyla Yahudilik (Musevilik), Hıristiyanlık ve İslamiyet'te de söylentiler, hadisler, din önderlerinin tutum ve kararları kadını iyice köleliğe mahkum etti. Hakkını teslim edelim; İslamiyet, hemen öncesindeki "Cahiliye dönemi" barbarlığını yok etmesi açısından devrimsel bir atılım yapmış, küçücük kız çocuklarının "işe yaramaz" düşüncesiyle diri diri gömülmesini bitirmişti. Örneğin, her üç dinde de kadın neredeyse alınıp satılan bir mal gibiydi. Koca onun mutlak efendisiydi... Hristiyanlıkta kadın hep uysal ve sessiz kalması, topluluklarda konuşmaması emrediliyordu. Kadının örtünmesi, evden fazla çıkmaması da her üç dinde mevcuttu. İslamiyet'te de kadın erkek karşısında"ikinci sınıf"olarak ilan edilmişti. Bir erkeğe karşı iki kadın tanıklığı, mirastan eşit pay alamaması, gerektiğinde dövülebilmesi vb.. 1350'lerde Katolik inancının en koyu temsilcisi İspanya'da başlayıp, ardından tüm Avrupa'ya yayılan "Engizisyon",400 yıla yakın bir süre kadının kabusu oldu... On binlerce kadın, bu insanlık dışı mahkemelerde, "büyücülük", "şeytana tapıyor" saçmalıklarıyla diri diri yakıldı. Bu akıl dışı dönemde senyörlere, krallara muhalif olan erkekler de büyük acılar çekti, ancak kadınlar hep açık ara önde oldu!.. Bu dönemde öylesine işkenceler yaratıldı ki, burada anlatmaktan utanç duyarım.. - İsteyen, İspanya'da "Engizisyon Müzesini" gezip bizzat görebilir! Hıristiyan dünyası 1500'lerin başında Alman din adamıMartin Luther'in "protestan"hareketiyle bir reform ve Rönesans dönemine girdi. Matbaanın da müthiş etkisiyle kitap ve gazeteler, yani aydınlanma devreye girdi. Sömürgeciliğin de ekonomik desteği ve felsefenin değerinin anlaşılması, bugünün"beyaz adam medeniyetini" inşa etti!.. - İşte dünya bugün bu çok yüzlü medeniyetin boyunduruğunda!